Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

ŞİİRİMİZ ÜZERİNE

Şiirimizi, eski şiirimizi kendimiz de oku­malı, çocuklarımıza da okutmalıyız. Dilimi­zi gerçekten öğrenmenin, tadına varma­nın, onunla güzel şekiller kurma gücünü edinmenin başka yolu yoktur. Edebiyat-ı Cedide'den beri, belki de ta Tanzimat'tan beri Türk yazarlarının çoğu Türk dilini be­ğenmez, ille değişsin de Frenkçeye benze­sin isterler; en özenerek yazdıklarında bile başka bir düden çevrilmiş sandıracak bir hava, Karacaoğlan'la birlikte:

Dilleri var, bizim dile benzemez, dedirtecek bir yabancılık kokusu duyulur. Şaşılmaz öyle olmasına. Avrupa'dan gelen kitapları okumak için divanlarımızı kapat­tık. Avrupa'dan gelen kitaplar, okumasak olamazdı, onlar bizim kafamız için gerekli bir azık getiriyorlardı. Ama divanları ka­patmak zorunda değildik: onlar da bize di­limizi öğretirlerdi. Onları kapatmış olmak yüzünden Edebiyat-ı Cedîdeciler, Avru­pa'dan aldıklarını da iyice söyleyemediler, düşüncelerinin, duygularının geleceğe kal­masını sağlayamadılar. Bu yüzden onla­rın yazılan bize en eskiden bile daha eski gözüküyor: Fuzulî'nin Bâkî'nin, Nedim’in kasidelerinde, gazellerinde öyle bir taze­lik, öyle bir yenilik vardır ki Tevfik Fik­ret'in şiirlerinde de, Halit Ziya Uşaklıgil'in nesrinde de bulamazsınız. Fuzulî, Bâkî, Nedim o tazeliği, o yeniliği Türk dilini sev­miş, saymış olmalarına borçludurlar. Biz de onların şiirlerini okuyup, çocuklarımıza okutarak o sevgiyi, o saygıyı edinmeliyiz.

Divan şiiri milli değilmiş de halk şiiri, saz şairlerimizin koşmaları milli imiş: onun için divanları kapatıp yalnız cönkleri okumalı, ağızlarda dolaşan türküleri topla­yıp öğrenmeli imişiz.. Bu tatsız şaka biraz uzun sürdü. Halk şiirimizin güzelliklerini bilmez, anlamaz değilim; Köroğlu'nun, Karacoğlan'ın diye anılan birkaç koşma, semai vardır ki en güzel gazellerimizin yanı­na konabilir. Ama onlar azdır. Divan şair­lerimizin yazdıkları da bizim baba mirasımızdır, onları hor görmeye de, yabancı saymaya da hakkımız yoktur.

Saz şairlerimizin şiirlerini okumalıyız, ama divan şiirini de bırakamayız. Bize di­limizi asıl onlar öğretecek, tadına asil on­lar erdirecektir. Fuzuli'nin gazellerini okur­ken, Bâkî’nin gazellerini okurken o Arapça, Farsça sözlerin altında Türkçenin tatlı sesini duymuyor musunuz? Suçu on­larda değil, kendinizde arayın. Karacoğlan'a bayılırım, ama Nedim'i, Galip'i okur­ken de kelimeleri her zaman anlamasam dahi, gene benim dilim olduğunu seziyo­rum, gene kendi dilimi duyduğum için yü­reğim çarpıyor. Divan şairlerimizin Arapçadan, Farsçadan aldıkları sözler, onların dillerini Türkçe olmaktan çıkarmamıştır. O sözler birer yabancıdır; ama salınıp gez­dikleri bahçenin toprağı buram buram Türkçe kokar, Türk kokar.

-Kısaltılmıştır-

 

(Nurullah Ataç, Günlerin Getirdiği)

SON EKLENENLER

Üye Girişi