Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

 

CÜMLEDE ANLAM

TÜMCE ANLAMBİLİMİ

Tümce anlambilimi, anlaşmayı sağlayan tümcelerin -ve sözcelerin anlam açısından incelenmesini üstlenir. Her ne kadar tek tek sözcükler (göstergeler) belli bir kavramı yerine göre, belli bir durum içindeki belli bir anlamı yansıtabilirlerse de tümce içinde bu anlam, bağlama göre değişebilir. Dilin, birbiriyle sıkı ilişkiler içinde, iç içe işleyen beş ayrı dizgenin oluşturduğu bir bütün, bu dizgelerden birinin de anlam düzeni olduğu göz önünde tutulunca anlamla öteki düzenlerin ilişkisi yadsınamaz. Tümcenin anlamı konusu üzerinde durmadan önce, tümce kavramını belirlemeye çalışacağız:

TÜMCE, TÜMCE ANLAMI

Geleneksel dilbilgisi çalışmalarında tümceyi "Bir düşünceyi, bir olayı eksiksiz olarak anlatan bağımsız bir sözcük dizisi" biçiminde tanımlama eğilimi Aristoteles'e kadar uzanır. Tümce incelemelerinde de bildiri tümcesi, istek tümcesi, bağımsız tümce, temel tümce, yan tümce gibi türler ve tümcenin öğeleri konulan üzerinde uzun uzadıya durulmuştur. Burada şu kadarını söyleyelim ki, hiçbir dilde, yalnızca, anlam açısından bağımsız sayılabilecek

Cumhurbaşkanı yurda döndü.

Yarın güneş tutulacak.

30 Martta saatler 1 saat ileri alınacak.

gibi tümceler kullanılmaz. Tümceyi sadece dilin bir birimi, biçimsel bir kuruluş olarak görmek, dili tümceye indirgemek eksik bir görüş ve inceleme yöntemi olmaktadır. Çünkü bir tümce, içinde yer aldığı metne; konuşanla "dinleyen" (ya da yazanla okuyan) arasındaki ilişkilere, içinde bulunulan duruma, iletişimde bulunan kimselerin karşılıklı olarak sahip oldukları ruhsal niteliklere ve onların niyetlerine göre değişik anlamlar yansıtır.

Örneğin

Bu projeyi yarına bitirelim.

gibi bir tümce, aynı iş üzerinde çalışan iki arkadaştan birinin ötekine söylemesi durumunda bir isteğin bildirilişi, bir öneri niteliği taşır. Ancak aynı tümce bir yönetici, işin başında bulunan bir kimse tarafından, yönetilen bir kimseye söylendiğinde bir buyruk, bir görevlendirme buyruğu anlamını taşır.

Yaptığını beğendin mi?

tümcesi bir resim atölyesinde öğretmenin öğrencisine yönelttiği, bir durumu öğrenmek için sorulmuş bir soru olabilir. Ancak aynı tümce, bir kusuru, kabahati olan bir kimseyi paylamak için de hiç değiştirilmeden kullanılabilir. Dolayısıyla dil dışı etkenler anlamın kesinleşmesi bakımından her zaman hesaba katılmalıdır.

Bir tümce ya da sözce, yerine göre bir neden açıklama, yerine göre bir uyarmadır. Örneğin

Dün üşütmüşüm..

diyen bir kimseye verilen

Kalın bir şeyler giymiyorsun.

yanıtı, öncekiyle bağlantılı olarak bir neden açıklama, bir yorumlama içerir. Ancak

Birazdan sokağa çıkacağım.

sözüne yanıt veren bir kimsenin söylediği

Kalın bir şeyler giymiyorsun.

tümcesi doğrudan doğruya bir uyarı niteliğindedir. Ayrıca aynı tümce, konuşulan kimsenin giyim alışkanlığını belirtmek için de kullanılabilir.

Tümceler, kimi zaman, yansıttıkları bildirilerin, bilgilerin yanı sıra başka bilgileri de içerebilirler. Önvarsayım adı verilen bu öğeyi taşıyan tümcelere şu örnekler verilebilir:

Ayşe'nin kocası askere gitmiş (Ayşe evlidir)

Hasan Bey artık denize girmiyor (Eskiden denize girerdi)

Babam sigarayı bıraktı (Eskiden içiyordu)

Kayınvalidesini İstanbul'a götürmüş (Kayınvalidesi var) gibi.

Yukarıdaki açıklamalarımızdan da görüleceği gibi, bir tümce, bağımsız bir birim, dilin niteliklerini her yönüyle ortaya koyabilecek bir öğe değildir. Ünlü anlambilimci Lyons'ın, bir tümcenin anlamının, onun sözcüksel ve dilbilgisel anlamlarının ortak ürünü olduğu yolundaki saptaması (1982:156) ancak daha önce verdiğimiz

Cumhurbaşkanı yurda döndü ya da

30 Martta saatler 1 saat ileri alınacak

gibi tümceler için geçerlidir. Herhangi bir konuşmada ya.da metinde geçen

1. Öyle olduğunu o da biliyor.

2. O ne oyunlar oynadı.

3. Doğru olmasına doğru da, gel de bunu uygula bakalım gibi tümceler bir bildiriyi yalnız başlarına, eksiksiz olarak aktarabilecek nitelikte değildir. Çünkü bir tümce ya da sözce

a. içinde yer aldığı metne,

b. 'Üzerinde       durulan konuya,

c. Konuşan ve dinleyen (ya da yazan ve okuyan) kimselerin içinde bulundukları durum ve koşullara,

ç. Konuşan ve dinleyen (ya da yazan ve okuyan) kimselerin dünya bilgileri ve birikimlerine bağlı olarak, iletilmek istenen bildiriyi eksiksiz bir biçimde aktarabilir. Örneğin, yukarıdaki 1. tümcede öyle ve o gönderimleri, metni, konuyu, içinde bulunulan durumu bilmeyen kimselere hiçbir şey anlatmayacaktır. 3. tümcedeki uygulamak kavramı da belli bir kültür düzeyine erişmemiş bir kimse için açık, aydınlık bir kavram olmayacaktır.

Burada, tümce anlambilimiyle ilgili, önemli bir konuyu belirlemek istiyoruz: İnsan zihninde başkaları tarafından söylenen ya da herhangi bir yazıda okunan tümceleri çözümleyici, algılamayı sağlayan bir anlam çözme yeteneğinin bulunduğu, kuşku götürmez bir gerçektir. Bu yetenek, insanın dünya bilgisi, deneyimleri, eğitim birikimleriyle ve içinde bulunulan koşulların yardımıyla, bir tümcede yer alan bildirinin eksiksiz olarak algılanmasını sağlar. Kendi anadilini konuşan -kimi zaman, bir yabancı dili çok iyi bilen- kimse, bu sayede, karşılaştığı tümcelerde eksiklikler de olsa onları tamamlayarak bu tümceleri algılayabilir. Burada bir örnek üzerinde duralım: Bir taksinin arka pen­ceresinde yapıştırılmış bir bantta

Sevdim, vermiyorlar.

yazısı bulunuyordu. Bu sözce (sıralı tümce) benim için hiç de anlaşılması, algılanması güç bir tümce değildi. İlk bakışta kimin neyi sevdiği, kimin neyi alamadığı belli olmadığı halde ben zihnimde, yukarıda sözünü ettiğimiz birikimlerin de yardımıyla (bunların içinde ülkemin kültürüne ilişkin bilgiler de vardır) bu tümceyi tamamlayabiliyorum. Taksinin genç şoförü bir erkek olduğuna göre, sevilen bir kızdır; vermek eylemi, bir kızın sevilmiş olması nedeniyle ve kız, Türk gelenekleri uyarınca, ailesinin rızasıyla evlenebileceği için evlenme konusundadır. Şoför böylece, istediği kızı alamamanın verdiği acıyı paylaşmaktadır. Ayrıca, sürücülerin bu türlü yazılara eğilimini de biliriz.

Burada hemen belirtelim ki, Türkçeyi çok iyi bilen bir yabancının eğer, Türk kültürü üzerinde yeterli bir bilgisi yoksa, bir başka deyişle, dil bilgisi, dünya bilgisi ve birikimleriyle bütünleşmemişse bu bildiriyi yeterli bir biçimde algılaması olanağı yoktur.

Yukarıdaki tek örnek bile, tümce ve sözcelerin algılanarak çözümlenmesinde insan zihninin çok karmaşık işlemlerine dil aracıyla küçük bir ışık düşürmektedir, kanısındayız. Anlambilimci Leech, bu nedenle anlambilimin insan aklının incelenmesinin "merkezinde" olduğuna değinir; düşünceyle ilgili işlemlerin, bilgi edinimi, kavramlaştırma gibi olayların tümünün dili kullanarak dünyaya ilişkin deneyim­lerimizi sınıflandırdığımız ve ilettiğimiz yolla bağlantılı olduğunu belirtir (1974:IX).

Tümce Anlamı Konusunda Birkaç Saptama

Konuyu bitirmeden önce, bölümün başından beri özetlemeye çalıştığımız değişik kuram ve akımların ortaya koyduğu ve genellikle benimsenebilecek noktaları burada kısaca belirlemek istiyoruz:

1. İster sözlü, ister yazılı anlatımda olsun, iletişim sırasında üretilen sözce ve tümceler tek başlarına, içinde geçtikleri metinden, konuşma ortamı ve durumundan, iletişime katılanların amaç ve ilişkilerinden soyutlanmamalıdır. Dil içi ve dil dışı etkenler belli bir anlamın, yorumun kesinleşmesinde yadsınamayacak bir önem taşır.

2. Dili yalnızca biçimsel yönüyle ele alarak incelemeleri doğrudan doğruya tümcenin kuruluşuna indirgemek, yeterli çözümlere ulaşmayı sağlamayacaktır.

3. Zihinde tümce ve sözcelerin oluşması, bugün bilimde elde edilerek bütün gelişmelere karşın bütünüyle aydınlanabilmiş değildir.

4. Daha önce değindiğimiz bağımlılık dilbilgisi, değerlilik dilbilgisi ve durum dilbilgisi akımlarının haklı olarak üzerinde durdukları bir nokta bizce benimsenecek niteliktedir: Kırmak, kesmek, bozmak, dövmek, öldürmek... gibi geçişli eylemler daha tümcenin yapısı zihinde belirlenirken, eylemlerin anlattığı işe konu olan, ilgili bulunan öğelerle zorunlu olarak birlikte düşünülmektedir. Buna karşılık, üşümek, uyumak, koşmak gibi geçişsiz eylemlerle tümce kurulurken daha çok, özne akla gelecektir.

Kimi durumlarda, eylem dışındaki öğeler de anlam bakımından ön plana geçer. Örneğin, bir yakını kaza geçiren bir kimsenin söylediği

Hemen bir doktor bulmalıyız

tümcesinde doktor,

Babası kanserden öldü,

Her gün bize gelir.

tümcelerinde kanserden ve her gün, anlam bakımından ağırlık taşımaktadır (Bu örneklerde tor, den ve her heceleri vurguludur). Konuşulan dilde vurgu ve tonlamayla belirginleştirilen öğe ön plana geçer. Özellikle, devrik tümcelerde öncelemeyle, vurgu ve tonun belirginleştirilmesiyle bu sağlanır:

Alamadık bir türlü parayı

Vazgeç bu sevdadan

Ona sorarım ben

gibi (Burada da ilk tümcedeki LA, ikincideki VAZ, üçüncüdeki RA vurguludur).

5. Yukarıdaki açıklamalarımızdan sonra, doğrudan doğruya tümceye eğilen bir anlambilim üzerinde durmak okuyucuya bir çelişki gibi görünebilir. Ancak hemen eklemeliyiz ki, dilbilimin geleneksel çalışmalarında ve anlambilimin başlangıç dönemlerinde yalnızca sözcüklerin anlamları üzerinde durulmuşken bunun yetersizliği hissedilerek zamanla tümcenin anlamına geçilmiştir. Ayrıca, tümce anlambilimi konuyu değişik iletişim durumları açısından değil, üretilen tümcelerin kendi içlerinde taşıdıkları anlam özellikleri bakımından ele almaktadır. Öte yandan, günlük yaşamda, sözlü iletişimde söylediğimiz, metinlerde geçen tümcelerin kendi başlarına, doğrudan, anlamın aydınlatılmasına yönelerek incelenmesi de olanaklıdır. Bunlara ek olarak, üretilen tümcelerin anlamının dildeki ses, biçim öğeleriyle, özellikle sözdizimi kurallarıyla ilişkisi de göz önünde tutulması ve aydınlatılması gereken sorunlardandır.

6. Tümce anlambilimi açısından ele alındığında tümce, bir düşünceyi, bir durumu, bir işi, bir yargıyı açıklayan yüklemin oluşturduğu, dilin sözdizimine uygun bir kuruluşun dinleyen/okuyana aktardığı bildiridir.

Gripten, üç gündür, sokağa çıkamıyorum.

Üst üste dersler çocuklara zor geliyor.

Ev bulabilselerdi düğünü hemen yapacaklardı

örneklerinde olduğu gibi.

Doğan AKSAN

Anlambilim

 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

SON EKLENENLER

Üye Girişi