1960-1980 döneminde toplumsal hayatta görülen paradoks kendisini Türk şiirinde de gösterir, ikinci Yeni şiir hareketi ve Marksist sanat anlayışının anlatma tarzı, imge dünyası ve insan tipolojisi bakımından kendi kaynaklarından çok fazla uzaklaştığını iddia eden sanatkârlar, yeni bir hamle ile 'millî kaynaklara dönme ve onları, çağın sağladığı imkânlar nispetinde yeniden yorumlama' gereği duyarlar. Şerif Aktaş'ın 'milli romantik duyuş tarzı' (Aktaş 1996: 171) adını verdiği bu yönelim, geçmişi, işlevini yitirmiş sıradan olaylar dizgesi olmaktan çok, yaratıcı dinamikleri içinde taşıyan mitik karakterli canlandırıcı unsur olarak görür.
Tarihten yapılan tip, olay ve imge ödünçlemeleri, beyin ve kalp diyalogu ile yeniden yorumlanırken, mitik enerji de yaşatıcı yönüyle kendini güncellemiş olur. Böylece zamanla unutulmuş bazı değerler, "yıpranmış zamanın ilgası" (Eliade 2001: ı3) sonucu yeniden kurucu bir işlevle yaşama katılır. Toplumsal bilinçaltına ait bu mitik enerjinin kendini güncelleme ihtiyacı, en çok da toplumların yaşadığı kültürel karmaşa anlarına rastlar.
Zengin bir geleneğin mirasını kendi içerisinde barındırma iddiasındaki bu hareket; Bekir Sıtkı Erdoğan, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Yavuz Bülent Bakiler, İlhan Geçer, Bahattin Karakoç, Abdurrahim Karakoç, Coşkun Ertepınar, Dilaver Cebeci ve Yahya Akengin gibi sanatkârlar tarafından temsil edilir. Bu sanatkârlar, tarihin yalıtık duvarlarını aşarak geleneğin güçlü damarından beslenirken; Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Yahya Kemal ve Karacaoğlan çizgisinden gelen şiir hareketini de kucaklayarak güçlü bir kültür dünyasının anlatımını üstlenirler. Toplumsal belleğe ait kültürel değerlerin, Türkçenin geniş anlatım imkânlarıyla dönüştürülmüş ve işlenmiş bir biçimde şiire akması, milli romantik duyuş tarzına sahip sanatçıların en büyük arzusudur.
Ulusal kültür, tarih ve kimlik bilinci, onların şiirde varmak istedikleri ortak değerlerin dünyasıdır. Bu yüzden ulusalcı söyleme ait şiirlerin tarih ve folklordan seçilen fakat işlenerek dönüştürülen izlek ve imge yapısı, bir bakıma mitin, modern edebiyat içinde yeniden çiçeklenmesidir. Şiire ait biçim öğelerinin seçiminde yöneldikleri kaynak daha çok halk edebiyatıdır. Fakat bu bağlılık, kayıtsız şartsız mutlak bir itaat şeklinde değildir; serbest şiir vadisinde de çok başardı örnekler verirler. Geçmiş ve şimdi arasındaki bağlantı, şiir haritalarının ana izleğidir. Geçmişi muhtelif şiir teknikleriyle günün metinlerine taşıyarak Türkçenin söz varlığım bir hayli zenginleştirirler. Metinler arası ilişkiye girerek geleneksel metinlerin dünyasına yönelir ve onlardan aldıkları malzemeyle metinlerini kurarlar. Modern zamanların ara formları, bu ödünçleme ile kültürel formlar hâline dönüştürülerek aşıcı bir işlev üstlenir. Amaçları; çağın kargaşasında bunalan ve bocalayan yeni nesle, gücünü kendi iç dinamiklerinden alan bir hamle yaptırmaktır. Kutsallaştırılan metin kendi içinde barındırdıkları ile diriltici bir dinamizm kazanır. Şiir aracılığıyla bir kahraman imgesi oluşturulur. Bu kahraman, Tanrıkut Mete Han'dan Malazgirt Fatihi Alparslan'a; oradan da Millî kurtuluş destanını yazan Ulu Önder Atatürk'e kadar uzanan ülkücü ve ulusçu bir kahramandır. Büyük çoğunluğun dışında sadece yurt güzelliklerini göstererek ulusal kaynakların anlatımıyla yetinenler de vardır.
(Ramazan Korkmaz - Tarık Özcan CUMHURİYET DÖNEMİ: Şiir 1950 sonrası)