Kullanıcı Oyu: 2 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ARİF NİHAT ASYA’NIN ŞİİR   SANATI  VE “BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR” İSİMLİ ŞİİR KİTABI 

İngiliz’in hoşuna gitti her işi

Türk’e mermi menzili oldu gemisi

Arif Nihat

Arif Nihat, Türk tarihinin en hareketli en sıkıntılı, yüzyılı aşan bir zamandır devam edegelen “değişme-başkalaşma” çabalarından dolayı en karmaşık ve tabiî, en kritik bir devresinde doğmuş, bu devrenin kendine has şartları içinde yetişmiştir. İmparatorluğun yıkılış acılarına da, Cumhuriyetimizin kuruluş sancılarına da hayatının ilk yirmi-yirmi beş yılı içinde şahit olmuş; bu şahitliğin derin tesirlerine de mâruz kalmıştır.

Şair, özellikle vatana dair şiirlerinde “idealizmi” ve “milli duygu”yu terennüm etmiştir. Aynı zamanda şairin milliyetçiliğinde, Türk bayrağını her yere dikmek isteyen cihangirlik ideali vardır. Şair, “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” kitabındaki şiirlerinde; Türk tarihini, kahramanlık duygusunu, cihangirlik fikrini ön plâna çıkarır.

ARİF NİHAT ASYA (1904 – 1975)

A) HAYATI

Arif Nihat, 7 Şubat 1904’te, Çatalca’nın İnceğiz köyünde dünyaya gelir. Asıl adı Mehmet Arif’tir. Hayatını daha çok kendi mısralarından öğreniriz. Daha bebekken babasını kaybetmiş, hayata akrabalarının himâyesinde başlamış ve oldukça müşkül şartlar içinde büyümüştür. İlk tahsiline mahalle mektebinde başlayan Arif Nihat, daha sonra Gülşen-i Maarif rüşdiyesine devam etmiş, oradan da Bolu Sultanisine parasız yatılı talebe olarak girmiş ve nihayet Kastamoni Sultanîsi’nden mezun olmuştur. Yüksek tahsilini İstanbul Yüksek (Darülmuallimin) muallim mektebinde tamamlamış olan Arif Nihat, ilkin çeşitli yerlerde edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. 1950-1954 yılları arasında Seyhan D.P. milletvekilliği ile parlamentoda bulundu. 1954’ten sonra tekrar edebiyat hocalığına başladı; 1959’da Kıbrıs’a yine edebiyat öğretmenliği ile gitti. Tekrar Ankara Gazi Lisesine döndükten sonra 1962’de emekliye ayrıldı. Yazı hayatına, vefatına kadar devam etti. (1975)

B) SANATI

Tek bir şairin gücünü aşacak ölçüde çok renkli, çok biçimli ve sayısız şiirler yazmış olan Arif Nihat, sanatındaki sürekli yenilikler ve yenilenişler bakımından 1940’tan sonraki “Yeni Edebiyat” şairleri arasında incelenebilirdi. Ancak, duyuşları ve temaları bakımından yeni olmakla birlikte Orhan Veli grubundan çok ayrı nitelikler taşıyan Arif Nihat’ın Milli Edebiyatçılar arasında incelenmesi uygun görüldü.

“Arif Nihat, edebiyatımızda memleketçi, milliyetçi şairler arasında yer almış olmakla beraber onun şiire her türlü mevzuu getirdiği görülür, dış çevre, tabiat, göze görünen her şey, onun şiirine mevzuu olmuş, günlük hayatımızla ilgili her şey onun şiirinde yerini bulmuştur.

İç âleme bakan psikolojik şiirler de yazan şairin, eski aşk hikâyelerimizi, Leylâ ve Mecnunları, Ferhad ve Şirinleri de büyük bir zevkle işlediği görülür. O, eski şairlerimize de mevzuları arasında yer vermiş, Sultan Veled, Nesimi, Fuzûli, Şeyh Galip, Nedim gibi şairlerin adları şiirine girmiştir. Hele Mevlânâ için müstakil şiirler yazmıştır. Bütün bu mevzular içinde de dâima milliyetçi ve memleketçi olan şairin şiirlerinde, eski musikimize, ananelerimize –Yahya Kemal- gibi büyük bir nostalji ile bağlandığı görülür”[1]

Meslek hayatında dürüst karakteri ve her yerde cesareti, mertliği, kibarlığı ile tanınan Arif Nihat, tutku derecesindeki yurtseverliği, millî değerlere bağlılığı, zarif nükteleri, hoş görücü, rind mizacı ile de bulunduğu çevrelerde sevilen bir insandı.

Şair, Osmanlı tarihine son derece hayrandır. Onda, İslâm inancı ile Türklük şuuru bütünleşmiştir. Tarihimize ve kültürümüze dair her şeyi büyük bir heyecanla işlemiştir Arif Nihat; sâde milliyetçi değil her şeyi ile millî bir şairdir.

Geniş olarak “milliyetçilik” sözüyle anlatabilecek olan fikirleri 1925’ten bu yana birçok doruklardan geçerek duygu zenginliği, kültür artımı ve yaşama çeşitleri ölçüsünde gelişmiş, daha da olgunlaşmıştır. “Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı”.[2] Diğer yandan da Selçuklu – Osmanlı ve Kurtuluş devirleri tarihlerinin ihtişamlı ilhamları, onun koçaklama şiirlerine dayanak olmuştur.

Bayrak, vatanın, millî hâkimiyetinin sembolüdür. Arif Nihat’ta bayrak sevgisi doruktadır. “Türk bayrağının güzelliğini, bir sevdalının tapınıcı duygularıyla anlatan Arif Nihat, çağdaşlarından çoğunun, bütün kutsallığından sayarak sadece yoksul bir kara toprak gibi teşhire kalktıkları vatanın her türlü görünüşlerini, iç ve dış süslerini de ayrı bir hayranlıkla anlatmıştır. Onda bu toprak, belki çoraktır, kuraktır, bakımsız ve yoksuldur ama “vatan”dır.”[3]

“Arif Nihat, Fecr-i Ati’nin hüzünlü şiiriyle “şahi duyuş”u, Mehmet Akif – Mehmet Emin destekli Milli Edebiyat’ın haykıran, tenbih ve tenkit eden şiir ve nesirleriyle de “idealizm”i “millî duygu”yu tanımış ve eserlerinde her ikisini de kullanmıştır.”[4]

“Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların (insan, tarih, yurt, tabiat, aşk, siyaset, sanat, polemik, mizah) ve nesirlerin (günlük fıkra, vecize, deneme, mensur şiir) mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihî mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Yahya Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir.”[5]

Arif Nihat, “toplum için sanat” anlayışını benimser. Politikaya da bulaşan şair, sanatını hiçbir zaman bir ideolojinin emrine vermemiştir.

Tüm bunların dışında Arif Nihat’ı yazmaya sevk eden hususlar arasında “aşk, cezbe, ıstırap, hasret” vardır. Basma-kalıp olarak nitelendirebileceğimiz bu fikir ve duyguları, daima taze hayallerle ve sanatkârane bir ifadeyle kullanmasını bilmiştir.

Arif Nihat, Türkçe’nin sesine hâkim, âhenkli ve doyurucu hususiyetleriyle tesirli olmuş ve geniş bir okuyucu kitlesi tarafından sevilmiştir. Mehmet Kaplan da, şâirin ahenge büyük ehemmiyet verdiğini; şiirlerini kalabalık karşısında yüksek sesle okunacak tarzda kaleme aldığı için, ses ve kelime tekrarlarına sık sık başvurduğunu söyler; şiir ve hitabet sanatlarında dil musikisinin mânâ kadar değer arz ettiğine dikkat çeker.[6] Bunun yanında “Arif Nihat Asya, Türk şiirinde önemli atılımlar yapamamış, çığır açıcı yenilikler getirememiş, ama buna karşılık, millî kültür ve medeniyetimizin savunulmasını, kendi neslinin şartları ve imkânları ölçüsünde, şiirine ve nesrine görev bilmiş bir sanat adamıdır”.[7]

C) ESERLERİ

Şiir Kitapları: Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor (1945), Rübâiyyat-ı Ârif (1956), Kubbe-i Harda (1956), Kökler ve Dallar (1964), Kıbrıs Rubaileri (1964), Nisan (Rubailer 1964), Emzikler (1964), Dualar ve Âminler (1967), Kova Burcu (Rubailer 1964), Yürek (1968), Avrupa’dan Rubâiler, Köprü (Kanadlar ve Gagaların yeni baskısı ile birlikte 1969), aynalarda Kalan (1969), Dîvançe-i Ârif (1970), Şiirler (Ahmet Kabaklı’nın önsözüyle şiirlerinden seçmeler 1971), Basamaklar (1971).

Mensur Şiirler: Heykeltıraş (1924), Yastığımın Rüyası (1930), Âyetler (1936).

Nesirler: Kanadlar ve Gagalar (vecizeler, 1945), Enikli Kapı (1964), Terazi Kendini Tartmaz (1967), Tehdit Mektupları (1967), Onlar Bu Dilden Anlar (1970), Top Sesleri (1975), Aramak ve Söyleyememek (1976), Kanatlarını Arayanlar (1976)*

ARİF NİHAT’IN ŞİİRİNDE VATAN VE BAYRAK SEVGİSİ

Vatan, millet olarak kendimizi gerçekleştirdiğimiz yerdir. Bir takım manevi değerlere sahiptir. Kendi içerisinde, gizemli ve suskun bir kimlik arz eder. bünyesinde bir nevi hüzün de barındırır aslında. Çünkü birçok savaşlara, çatışmalara, düşmanların hain saldırılarına maruz alkış ve bu olaylara bizzat şahit olmuştur. Şehitlerimizin kutsal sineleri, vatanı var etmek uğruna, oklara, kılıçlara hedef olmuş ve onu bu şerefli kanlarıyla sulamışlardır. Mücadele yıllarında, vatan üzerinde, nice kadınlar yiğidini kaybetmiş, çocuklar öksüz ve yetim kalmış, kimi aileler de evini barkını yitirmiştir. Tüm bu acı hadiseler yaşayan vatan, duygu ve düşüncelerini dile getirebilseydi. Kim bilir neler söylerdi.

Vatan ile memleket kavramları genellikle birlikte zikredilir. Oysa her ikisi de farklı manalara gelir. Memleket, karnımızın doyduğu topraktır. Bu yüzden de maddi değerler ya da menfaatler taşır. Burada “ferdilik” karşımıza çıkar. Vatanda, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, manevî değerler ve birliktelik söz konusudur. Vatanı değerlendirirken bu farkları göz önünde bulundurmak gerekir.

Türk edebiyatına, Tanzimat’la birlikte “vatan, millet, kanun, adalet, hürriyet” gibi kavramlar girmiş ve edebiyat bir yönüyle sosyal bir yapıya bürünmüştür. Tanzimat dönemi sanatkârlarından Namık Kemal’in eserlerinde, “hürriyet” ve “vatan” temleri üzerinde geniş olarak durulur. Mesela N. Kemal’in “Hürriyet Kasidesi”nin iç yapısını; tarih duygusu, sosyal idealler, kahramanlık ve hürriyet aşkı teşkil eder. şair, vatan, millet, hürriyet uğrunda çektiği ıstıraplardan zevk duyar. Kendisini bir nevî milletin sözcüsü olarak gören N. Kemal, özellikle Osmanlı Tarihinden bahsederken “biz” şeklinde ifadeler kullanır:

“Biz ol nesl-î kerim-i düde-i Osmâniyanız kim

Muhammerdir serâpâ mayemiz hûn-i şehâdetten”

Zihinlerde Tanzimat’la birlikte teşekkül etmeye başlayan vatan temi, Cumhuriyet dönemi Türk şiirine kadar gelişerek daha farklı bir yapı arz edecektir. Millî edebiyatla birlikte, kendi öz değerlerimize dönülmüş yani “eski Türk tarihine, efsaneye ve geleneklere bağlamak” anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu grubun öncüleri arasında; Mehmet Emin, Ziya Gökalp, Mehmet Akif gibi önemli isimleri sayabiliriz. Bu dönemde tarihimize, kültürümüze ve geleneklerimize verilen önem neticesinde “vatan” daha ön plâna çıkmıştır.

Milli Mücadele’den sonra, Anadolu coğrafyası; insanı, tarihi kültürü, yaşama biçimiyle yeniden ele alınır. çocukluğundan itibaren Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve İstiklâl Savaşı; aynı zamanda eski medeniyeti kökten etkileyen Cumhuriyet’in kuruluş heyecanını yaşayan memleketçi edebiyat sanatkârlarının, batıya karşı tavır alması, millî değerlerine, Anadolu coğrafyasına ve halkına dönmesi yadırganmamalıdır.

Cumhuriyet’ten önce de Anadolu’ya karşı bir yöneliş vardı. mesela Mehmet Emin’in, Türkçe Şiirler kitabında bulunan “Biz Nasıl şiir İsteriz?” manzumesi sosyal bir fikre dayanan şiir konusundaki görüşlerini ortaya koyar:

“Biz o şi’ri isteriz ki çifte giden babalar,

Ekin biçen genç kızlarla, odun kesen analar,

Yanık sesin dinlerlerken gözyaşların silsinler.

Başlarını açık, beyaz sinesine koysunlar;

Yüreğinin özleriçün çarpındığını duysunlar;

Bu çarpıntı, bu ses nedir? Neler diyor? Bilsinler”

II. Meşrutiyet yıllarında daima halka gitme prensibiyle hareket eden Ziya Gökalp, Çoban ile Bülbül manzumesiyle önemli bir eser vermiş olur.

Denilebilir ki, millî edebiyat sanatkârlarının şiirleri, memleketi ifade eden şiirler değil, büyük ölçüde şairlerin duygu ve düşüncelerini esas alan, fikre dayanan denemelerdi. Memleket edebiyatına mensup sanatkârlar ise Anadolu coğrafyasını, insanını ve yaşayışını; aynı zamanda önemli tarihî hadiseleri bizzat yakından gördükleri için “memleket”i esas alan realist eserler dikkatlere sunmuşlardır.

Arif Nihat’a gelinceye kadar “vatan” bu seyir üzerinde zikredilmiş ve Millî Mücadeleyle, mahiyeti ve anlamı adetâ yeniden keşfedilmiştir. Şair, vatanın unsurlarından olan kültür ve geleneklerimize olan bağlılığı ile Yahya Kemal’e benzer. “Kubbe-i Harda merhalesinde Mevlânâ’nın ruhu ile de tanışan Arif Nihat, biraz daha derinlik ve sonsuzluk özleyişine geçtiği görülüyor. Yurdun insanına, diline, Kur’ân’ına, nakışına, kilimine, mimarî eserlerine Yahya Kemal’in bakışlarıyla eğilmiş, bu değerleri yıkmak isteyen ters ideoloji sahiplerine, cahillere ve politikacılara karşı davacı ve yergisi de olmuştur: [8]

“Kutsal konuları inananlara bırak

Onlar senin maskaran değil

Memleketin imanı senin yaygaran değil

Kitabımı yırtmışsın

Kitabım senin paçavran değil

 

Şehitlerden söz etme

Onlar senin kadavran değil

Temiz eller kurmuştur bu memleketi

Senin zembereğini kuran değil”

 

 

Yahya Kemal, “Kendi Gök Kubbemiz”[9] adlı eserinde, tüm dikkatini üzerinde yaşanan topraklara “vatan”a çevirmiştir. Yaşadığı süreçte, tarihin önemli safhalarına tanık olan şair, bunu şiirlerinde de terennüm etmiştir.

Üsküdar, bir ulu rüyayı görenler şehri!

Seni gıptayla hatırlar vatanın her şehri

Hepsi der: “Hangi şehir görmüş onun gördüğünü?”

Bizim İstanbul’u fethettiğimiz mutlu günü!”

(İstanbul Fethini Gören Üsküdar)

Arif Nihat da “vatan” etrafındaki, millî his ve duygularını, gençlere nasihat niteliğindeki “Fetih Marşı”nda şöyle dile getirir:

“Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;

Dağlardan çekdiriler, kalyonlar çekilecek…

Kelpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!

Yürü: hâla ne diye oyunda, oynaştasın?

Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!” [10]

Yahya Kemal’e göre vatan, kendine has hususiyetleriyle bir bütündür. Vatan, ona göre “kolektif ruh”un oluştuğu mekandır. Şair, bu orijinaliteyi, halkın, toprak ile uyuşmasında ve insanın benliğini toprağa nakşetmesinde bulur. Ondaki kolektif ruhun oluşmasında, tanık olduğu önemli tarihî hadiselerin ve özellikle de bir kültür ve medeniyet şehri olan İstanbul’un payı oldukça fazladır. Hatta öyle ki şair, İstanbullu bir kadının konuşmasında, Türklüğün oluşum macerasını hissedecek bir hassasiyete sahiptir. Böylece vatan sevgisi, bir kadına hitapta ifade imkânı bulur:

Irkın seni iklîmine benzer yaratırken

Kaç fethe koşan tuğlar ufuklarla yarışmış.

Tarihini aksettirebilsin diye çehren

Kaç fatihin altın kanı mermerle karışmış

(Bir Tepeden)

Arif Nihat’ın “vatan” konusunda, Yahya Kemal’den ayrılan tarafı budur. Yani Arif Nihat, bir kadın güzelliğinde vatanı algılayıp, bütün fetihlerin sebebini ona maletmez. Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram sabahı” adlı şiirinde olduğu gibi, bir mabed içerisinde ibadet ederken, ruhunda Türklüğün oluşum sürecini hissetmez. O, millî hislerini ve kahramanlık duygularını, heyecanlı ve hamisî bir şekilde ifade eder:

“Gök mavi, başak sarışın…

Tadı, ne güzel barışın!

Fakat senin on savaşa

Değer, ey yurt, bir karışın!”[11]

(Marş)

Bu sebepten dolayı, onun şiirlerini “kolektif ruh” örgüsünde inceleyemeyiz. Arif Nihat, pek çok sahnesine şahit olduğu vatanın, kendisinde uyandırdığı anlamı terennüm etmiştir. Ancak onun Türk tarihi ile sıkı münasebeti olan şiirlerine “saf şiir” nazarıyla bakılamaz. Çünkü saf şiir, sadece estetik güzelliğe dayanır. Onun bu tarzdaki şiirleri bir nevi “hayat şiiri”dir. “Hayat şiiri, onu yazarın bütün hayatı, dehası ve cemiyetin hayatı ile yakından ilgilidir.”[12]

Duygularını, sanat endişesi ve zevkiyle hissettirmeyi değil, bir hatip edası ve tavrıyla haykırmayı tercih eden Behçet Kemal Çağlar da bu yönüyle Arif Nihat ile mukayese edilebilir. Aynı şekilde Yenileşme Dönemi Türk edebiyatının en hamisi ve lirik şairlerinden biri sayılan Orhan Şaik Gökyay, bir yönüyle, Arif Nihat ile benzerlik gösterir. Orhan Şaik’in “Bu Vatan Kimin?” manzumesini buna örnek verebiliriz:

Bu vatan toprağın kara bağrında

Sıra dağlar gibi duranlarındır.

Bir tarih boyunca onun uğrunda

Kendini tarihe verenlerindir.[13]

Arif Nihat’ın kitabında Orhan Şaik’e hitaben yazılmış “Onlar” isimli manzumesi vardır:

“Yurda, baş dedikleri bir

Ağır odakla geldiler

Ve şu bayraksız dünyaya

Bayrakla geldiler.

 

Kopardılar ayı gökten,

Bir ipek dala astılar…

Yurt dediler gölgesine

Ayaklarını bastılar.”[14]

Arif Nihat’ın şiirlerinde, tutku derecesindeki vatanseverliğin ve millî değerlere bağlılığın yanı sıra, millî hakimiyetin sembolü olan bayrak, genişçe yer tutar. Onda, bayrak sevgisi doruktadır. Ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, İstiklâl Marşı’ndaki bayrağa yaklaşımı ile Arif Nihat’ın görüşleri benzerlik arz eder. şair “Bayrak” ve “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” şiirlerinde bunu açık bir şekilde ifade etmiştir.

Türk milletinin vasıfları; vatanseverlik, kahramanlık, hürriyetseverlik ve imanlılık; temel değerleri ise bayrak, hürriyet ve dindir. Milletimizin temel değerlerinden biri olan bayrak, bağımsızlığın ve hürriyetin göstergesidir. İnsan, bayrağın gölgesinde, kendini emniyette ve huzurda hisseder. Bu durum, diğer milletler için de söz konusudur. Ancak, Türk bayrağının, bu değerleri yanında, rengi de önem taşır. Bayrağın, rengini, şehitlerin kanından aldığına, inanılmaktadır. Bunun yanında kırmızı “savaş” ortamını da çağrıştırır. Mehmet Akif, İstiklâl Marşı’nda, Türk milletine seslendiği ilk dörtlükte, bayrağın rengine değinmiştir:

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Arif Nihat’ta, bayrak sevgisi en üst noktadadır. Onun “Bayrak” şiiri, millî sembolümüz olan bayrağı, yücelten bir şiirdir. Bayrağa olan duygularını, en iyi şekilde bu şiirle ifade eder:

“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü…

Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım”[15]

Bu şiirde dikkati çeken bir diğer husus da, bayrağa “sen” diye hitap edilmesidir. Şair, bayrak ile arasında olan derin bağlılıktan ve samimiyetten dolayı böyle bir ifade tarzı seçmiştir.

Arif Nihat’a göre bayrak, bir sığınaktır. İnsanı zor anlarında korur, gözetir; üşüdüğü zaman onu ısıtır. Bayrak şaire, insana güven duygusu verir:

“Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…

Gölgende bana da, bana da yer ver!

 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün

Kızıllığında ısındık;

Dağlardan çöllere düşürdüğü gün

Gölgene sığındık” [16]

Destan havası içerisinde kaleme alınan bu şiirde, yiğitlik duygusu ve hakimiyet sezeriz. Şair; bayrağı, herkesin, kendi bakış açısıyla algılamasını ister. Kendi duygularını, âdeta başkalarına da empoze eder. şayet bunun tam tersi olursa, şairde bir meydan okuma duygusu belirir:

“Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selâmlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım”[17]

Şair, manzumenin sonunda fikirlerini ve duygularını şöyle pekiştirir:

…..

“Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;

Yeryüzünde yer beğen

Nereye dikilmek istersen

Söyle, seni oraya dikeyim!”[18]

Arif Nihat, “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” adlı manzumesinde ise bayrağı kişileştirmiş ve onu bir “kahraman” ilân etmiştir. Bunun akabinde de şehitleri, kahramanları ve vatanı yüceltmiştir. Şair, bu şiirde, millî duygularını bayrakla bütünleştirmiş, hamisi ve heyecanlı bir şekilde ifade etmiştir. “Bir bayrak Rüzgâr Bekliyor kitabının birinci bölümünde bu tem, Türk tarihi içinde ele alınmıştır. Türk tarihinin hâkim vasıflarından biri, kahramanlık duygusu ile cihangirlik fikrinin ön plânda gelmesidir.”[19]

Bu şiirde bayrağı “bekçi” olarak niteleyen şair, duygularını şöyle ifade eder:

“Şehitler tepesi boş değil,

Biri var, bekliyor…

Ve bir göğüs nefes almak için

Rüzgâr bekliyor”[20]

Yurdumuzun üzerinde her daim dalgalanmasını istediği bayrağın rüzgârının kesilmemesini diler:

“Rüzgârını kesmesin gövdeler…

Sesinden yüksek çıkmasın

Nutuklar, kasideler!”[21]

Netice olarak diyebiliriz ki, tarihin çeşitli olaylarına tanık olan Arif Nihat, millî kültür ve medeniyetimizin sözcüsü olmuş, eserlerini estetik gayeden ziyade daha somut bir şekilde dile getirmiştir. Şair bu çizgide; Mehmet Akif, Behçet Kemal, Orhan Şaik Gökyay gibi isimlerle benzerlik gösterir. Millî kültür ve ananelerimize sahip çıkması bakımından da Yahya Kemal’le bütünleşir.

Arif Nihat’ın şiirlerindeki temalar çeşitlilik arz eder. Mevlânâ, Fuzulî, Şeyh Galip gibi bazı önemli simalar da şiirlerine girer. Ancak biz onu asıl olarak “vatan” ve “bayrak” ifadeleriyle tanırız. Bu kavramlar şiirlerinde oldukça geniş yer kaplar. Bunları ifade ederken derin ve ince hayaller kurmakta; millî sanatın zengin ürünlerinden olan destan, kıssa ve halk hikâyelerinden de mümkün olduğu kadar istifade etmektedir.

Kendi dönemi içerisinde, Cahit Sıtkı ve Faruk Nafiz, bilhassa Yahya Kemal kadar çığır açamamış, şiire farklı bir boyut kazandıramamış olsa da, Türk edebiyatında önemli bir yer edinmiştir. Şair; milli kültür, Türk tarihi, bayrak gibi konuları, kendine has bir tarzla işlemiş ve bu kavramları ince hayalleri ve duygularıyla süslemiştir. Özellikle millî değerlerimizden olan “bayrak” onun şiirlerinde ifade imkânı bulmuştur.

 

BİBLİYOGRAFYA

-      Şerif Aktaş, Yenileşme Dönemi Türk Şiiri ve antolojisi 2, Akçağ Yay., Ankara 2003.

-      Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yay., I. Cilt.

-      Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi II.

-      Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, III. Cilt.

-      Mehmet Kaplan, şiir Tahlilleri I, Dergâh Yay., 2000.

-      Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri II., Dergâh Yayınları, 2000.

-      Sadettin Yıldız, Arif Nihat Asya’nın Nesirleri, Kültür Bakanlığı yay.

-      İsmail Çeşitli, Yeni Türk Edebiyatı Metin Tahlillerine Giriş – Şiir kardelen Kitabevi.

-      Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, 1860 – 1923, İnkılâp Kitabevi.

-      Yahya Kemal Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, İst., Fetih Cemiyeti ve Yahya Kemal Enstitüsü Yay., 1974.

DİPNOT

[1] Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi II, s. 1259.

[2] Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, I. Cilt, Dergâh Yay., s. 182-183.

[3] Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, 3. Cilt, s. 257-258.

[4] Sadettin Yıldız, Arif Nihat Asya’nın Nesirleri, Kültür Bakanlığı Yay., s. 176.

[5] Türk Dili ve Edebiyatı Ans., I. Cilt, Dergâh Yay., s. 183.

[6] Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri II, Dergâh Yay., İstanbul, 2000, s. 369.

[7] Türk Dili ve Edebiyatı Ans., I. Cilt, Dergâh Yay., s. 183.

* Bu bölümde yer alan, Arif Nihat’ın eserleri Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisinden (I. Cilt, s. 183) alınmıştır.

[8] Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, III. Cilt, s. 258-259.

[9] Yahya Kemal Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, İst., Fetih Cemiyeti ve Y. Kemal Enstitüsü Yay., 1974.

[10] Arif Nihat Asya, Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Ötüken Yay., İst., 1997, s. 181 (Sayfa numaraları söz konusu baskıya aittir).

[11] A.g.e., s. 93.

[12] Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri I, Dergâh Yay., s. 49.

[13] Şerif Aktaş, Yenileşme Dönemi Türk Şiiri ve Antolojisi 2, Akçağ yay., S. 47-52, s. 181.

[14] Arif Nihat Asya, Bir Bayrak rüzgâr Bekliyor, s. 11-12.

[15] A.g.e., s. 22.

[16] A.g.e., s. 22-23.

[17] A.g.e., s. 22.

[18] A.g.e., s. 23.

[19] Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 2, s. 371.

[20] Arif Nihat Asya, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, s. 17.

[21] A.g.e., s. 18.

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi