Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ŞİİR VE İNŞÂ

Şiir her kavimde tabiîdir. Rûy-ı arza ne kadar milel ü akvam gelmişse, cümlesinin kendilerine mahsus şiirleri vardır. Osmanlıların şiiri acaba nedir? Necati ve Baki ve Nef’i divanlarında gördüğümüz bahr-ı remel ve hezecdenmahbûn ve muhbiskasâid ü gazelliyyât ve kıt’aât ü mesneviyât mıdır? Yoksa Hâce ve Itrî gibi musikişinâsânınrabt-ı makamat eyledikleri Nedim ve Vasıf şarkıları mıdır? Hayır, bunların hiçbiri Osmanlı şiiri değildir. Zira görülür ki, bu nazımlarda Osmanlı şairleri şuarâ-yı İran’a ve şuarâ-yı İran dahi Araplara taklid ile melez bir şey yapılmıştır.

…..

İnşa yolunda da hal tamamıyle böyle olmuştur. Münşeat-ı Feridun ve âsâr-ı VeysîvüNergisîvesairmünşeât-ı mutebere ele alınsa içlerinde üçte bir Türkçe kelime bulunmaz.

…..

Vakıa şiir ve inşânın bu hale girmesi bu asrın yapması değildir. Acemler kabul-i İslâmiyetten sonra, ulûm-ı şer’iyyeyi tahsil için lisan-ı Arabın tahsiline düştükleri sırada kendi lisanlarının şiir ve inşaâsını dahi ana taklid ettikleri gibi, biz de bidâyet-i teessüs-i devlet-i Osmaniyyede İran ulemâsını celbe muhtaç olduğumuzdan, anların terbiyesi üzre kendi lisanımızı bırakıp Acem şivesine taklidhatâsına düşmüşüzdür. Ve ulemâ-yıRûm’un bu hususta ettikleri ihmal ü kusur affolunmaz bir hatâdır. Zira ben-i âdem arasında medâr-ı teâti-i efkâr lisandır. Bir milletin lisanı kavâd-i mazbuta altına alınmayıp her eline kalem alan kimsenin keyfine mutabaât eder ve hâl-i tabiîsinden çıkarsa ol millet beyninde vasıta-i muâmelât bozulmuş demek olur.

 

(Ziya Paşa)

Günümüz Türkçesiyle

Şiir her kavimde tabiidir. Yeryüzüne ne kadar millet ve kavim gelmişse, hepsinin kendilerine özgü şiirleri vardır. Osmanlıların şiiri acaba nedir? Necati ve Baki ve Nef’i divanlarındagördüğümüz kasideler ve gazeller ve kıtalar ve mesneviler midir? Yoksa Hoca ve Itri gibi müzisyenlerin besteledikleri Nedim ve Vasıf şarkıları mıdır? Hayır, bunların hiçbiri Osmanlı şiiri değildir. Çünkü görülür ki, bu nazımlarda Osmanlı şairleri İran şairlerini ve İranlılar da Arapları taklit ile melez bir şey yapılmıştır.

Nesir yolunda da hal bütünüyle böyle olmuştur. Ferudun’unMünşeat’ı, Veysi ve Nergisi’nin eserleri ve başka beğenilmiş nesirler ele alınsa içlerinde üçte bir Türkçe kelime bulunmaz.

Gerçek şu ki şiir ve nesrin bu hale girmesi bu devirde olan bir şey değildir. Acemler İslamiyet'i kabulden sonra şeriat ilmini öğrenmek için Arap dilini öğrenmeye başladıkları sırada kendi dillerinin şiir ve nesrinde dahi onu taklit ettikleri gibi, biz de Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ilk zamanlarında İran bilginlerini getirmeye muhtaç olduğumuzdan, onların eğitimi üzere kendi dilimizi bırakıp Acem şivesini taklit yanlışlığına düşmüşüzdür. Ve Osmanlı bilginlerinin bu konudaki savsaklama ve kusuru bağışlanmaz bir yanlıştır. Çünkü insanoğlu arasında düşünce alışverişinin vasıtası dildir. Bir milletin dili yazılmış kurallar altında olmayıp da her eline kalem alan kimsenin keyfine uyar ve tabii halinden çıkarsa, o millet arasında karşılıklı ilişkiler, iletişim bozulmuş demek olur.

Bu metin, Ziya Paşa’nın “Şiir ve İnşa” makalesinden alınmıştır. Türk edebiyatındaki ilk makale örneklerinden biridir “Şiir ve İnşa’’. Ziya Paşa, bu makalesinde Divan edebiyatını eleştirmiş, Halk edebiyatını ise övmüştür. Metnin ilk bölümünde “Necati, Baki, Nef’i gibi” şairlerin isimlerini vermiş, sonra da bunların yazdıklarının Osmanlı şiiri olmadığını belirtmiştir. Metnin ilerleyen bölümlerinde ise Osmanlı şiirini, “Bizim şiirimiz, hani şairlerin nâ-mevzun diye beğenmedikleri avam şarkıları ve taşralarda ve çöğür şairleri arasında ‘deyiş ve üçleme ve kayabaşı’ tabir olunan nazımlardır.” sözleriyle ortaya koymuştur. Yani Osmanlı şiirinin Halk şiirinde gizli olduğunu belirtmiştir.

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi