Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 HECENİN BEŞ ŞAİRİ (1914)

XIX. yüzyılın sonunda Mehmet Emin Yurdakul (1869- 1944) ile başlayan, Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869-1949), ve Genç Kalemler’le devam eden, hece vezniyle şiir yazma anlayışım benimseyen beş şair, Türk edebiyatında Beş Hececiler olarak adlandırılır. Bu isim tesadüfen verilmiştir. Çünkü hece ölçüsüyle şiirler yazan sadece bu isimler değildir. Behçet Necatigil’in kay­dettiğine göre bu isimlere: “Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, İbrahim Alaattin Gövsa, Şükûfe Nihal ve Halide Nusret Zorlutuna’nın da eklenmesiyle ona çıkarıldığı da olur.”[1]Aynı dönemde hece ölçü­sü ile şiir yazan pek çok şair olduğu gerçeğinden harekede, on­lara “Beş Hececiler” yerine, “Hecenin Beş Şairi” demek daha doğrudur.

Ziya Gökalp’in sistemleştirdiği Türkçülük anlayışını be­nimseyen beş şair, I. Dünya savaşı yıllarında aruz ölçüsüne veda ederek, hece ölçüsüyle şiirler yazmaya başlarlar. Sanat ve edebi­yat ortamına aruzla yazdıkları şiirlerle giren Hecenin Beş Şairi doğum tarihlerine göre şu isimlerden oluşur: Orhan Seyfi Orhon (1890-1972), Enis Behiç Koryürek (1891-1949), Halit Fahri Ozansoy (1891-1971), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973).

Hece ile şiir söyleme, Tanzimat döneminde Namık Kemal, Ziya Paşa, arasında tartışma konusu olmuştur. Kendileri ve bazı şairler hece ölçüsüyle birkaç şiir yazmış olmalarına rağmen, yeni şiirin gelişmesinde önemli bir isim olarak karşımıza çıkan Recaizâde Mahmut Ekrem’in birkaç şiiri dışında, Mehmet Emin Yurdakul’a kadar ciddi anlamda aydın şairlerin gündeminde hece vezni olmamıştır. Genç Kalemler hareketine kadar birkaç kişinin özel çabasından ileriye gidemeyen, sade dille ve heceyle şiir söyleme anlayışı, ancak Balkan Savaşları (1912-1912) ve arkasından başlayan I. Dünya Savaşı (1914-1918) yıllarında ge­niş kesimlerce benimsenir. Daha önce aruzla şiir yazan pek çok şair dönemin özellikleri dolayısıyla hamasi duyguların ağırlıklı olarak işlendiği şiirler yazarlar. Böylece destan tarzı şiir söyleme savaşlar dolayısıyla yeniden canlanır. Bu tarz, I. Dünya Savaşı yıllarında ve Cumhuriyet devrinde özellikle Atatürk dönemi Türk edebiyatında (1923-1940) revaçta olmuştur. Kahramanlık duygusu, yurt sevgisi, tarihteki parlak devirleri ve önemli isimle­ri konu edinen eserler veren şair ve yazarlar arasında hem I. Dünya Savaşı hem de Kurtuluş Savaşı döneminde Hecenin Beş Şairi vardır.

Savaş yıllarında ve onun bittiği dönemde yeni devletin sa­nat ve edebiyatının dili Genç Kalemler’in çizdiği çerçevede şekillenir. Bu dil anlayışım “Sanat” adlı şiiriyle formülleştiren Ziya Gökalp’ın oluşturmak istediği sanat ve edebiyatın, konu olarak hangi malzemeyi işlemesi gerektiğini, aynı adla yazdığı şiirin son dörtlüğünde Faruk Nafiz Çamlıbel şöyle ifade eder.

“Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken,

Yazılmamış bir destan gibi Anadolumuz.

Arkadaş biz bu yolda türküler tuttururken,

Sana uğurlar olsun ayrılıyor yolumuz

Yeni Lisan hareketinin şiirde en başarılı örneklerini “He­cenin Beş Şairi” verir. Sade bir dille bütün yönleriyle Anado­lu’yu büyük bir titizlikle işlemeyi amaç edinen bu anlayıştaki şair ve yazarlar çok başarılı örnekler vermişlerdir. Halkın konuştuğu Türkçe edebiyat dili haline gelir. Irkî olmayan milliyetçilik anla­yışı, ferdî ve toplumsal konuların terennüm edildiği gelişmiş bir şiir zevkiyle karşılaşırız hececi şairlerin mısralarında. “Millî ro­mantik duyuş tarzı” olabildiğince lirik örneklerle dile getirilir. “Memleket” veya “Anadolu edebiyatı” oluşturmada şiirin ya­nında; tiyatro, hikâye ve roman gibi türlerde de milli heyecanı yansıtan eserler verirler.

Hecenin Beş Şairinden biri olan Enis Behiç Koryürek, he­cede durak oyunları yaparak klasik müziğin imkânlarım hece ile yazdığı şiirlerde de kullanarak, hece ile aruzu bir birine yakın­laştırır. Böylece heceyi kırar. “Milli” heyecanla dolu epik şiirlerin yanında tasavvufa da yönelen şairin Varidat-ı Süleyman (1949) adlı eseri Türk şiirinde bir şairin ruhuyla transa geçerek (Çedikçi Süleyman Çelebi, öl. H.1112) söylenen şiirleri içermesi bakı­mından oldukça ilginçtir.

Faruk Nafiz ve Halit Fahri kişisel duygulanmalarım ro­mantik bir eda ile dile getirirken; aşk, tabiat, ölüm, gurbet, öz­lem, hayatın çeşitli yönleri gibi konularda o dönemin en güzel şiirlerini ve piyeslerini yazarlar (Canavar, 1925, Çoban Çeşme­si,1926; Sönen Kandiller, 1926, Bulutlara Yakın, 1920).

Ziya Gökalp’ın mısralarıyla canlanan eski Türk masal ve destanlarım İstanbul Türkçesi’yle işleme, şiirde en güzel örnek­lerini Orhan Seyfi Orhon’la verir (Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi, 1919).

Vatan ve kahramanlık konuları üstüne yazdığı şiirler ve ti­yatrolarla dikkat çeken Yusuf Ziya, heceyle trajedi yazar (Akın­dan Akına, 1916, Binnaz, 1919).

Hecenin Beş Şairinin dışında, 1914-1920 arası ve Cumhu­riyet döneminde her hangi bir topluluk içinde yer almadan he­ceyle şiirler yazan önemli isimler arasında; İbrahim Alaattin Gövsa (1899-1949), Kemalettin Kamu (1901-1948), Ali Müm­taz Arolat (1897-1967), Necmettin Halil Onan (1902-1968), Şükûfe Nihal Başar (1896-1973), Ömer Bedrettin Uşaklı (1904- 1946), Behçet Kemal Çağlar (1908-1969), Halide Nusret Zorlutuna (1904-1984) gibi isimleri zikretmek gerekir.

 

Türkiye'de Edebiyat Toplulukları, Dr.Öztürk EMİROĞLU

[1]“Beş Hececiler”, TDEA, C.l, Dergâh Yay.,İst.,1977, s. 404

SON EKLENENLER

Üye Girişi