Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

MEDDAH-2

Taklitler yaparak hikâye anlatan ve haki eğlendiren kimse. "Çok öven, metheden kim­se" anlamına gelen meddah ismi başlangıçta "Peygamberi öven" kimselere verildiğin­den dinî bir telmih anlamını da taşımaktadır.

Türklerin Müslümanlığı kabul etmesinden önce hem Samanlığın hem de toplum yapı­sının etkisiyle meddaha benzer hikâye anlatıcılarını bulunduğu bilinmektedir. Göçebe Türk obalarında görülen bu hikâye anlatıcılarına önceleri "bakşı (bahşı)", daha sonra da "ozan" adı verilmiştir. Ozanların hikâyeleri genellikle hece ölçüsüyle söylenmiş man­zumeler olup bunlar "kopuz" adı verilen saz eşliğinde terennüm edilirdi, İslâmiyet’in kabulünden sonra "âşık (saz şairi)" adını alan bu ozanlar daha çok eski kahramanlık destanlarını anlatırlardı.

İslâmiyet’in kabulünden sonra yavaş yavaş ortaya çıkan geleneksel Türk tiyatrosu içinde anlatıma dayanan türlerin başında meddah gelir. Yöntemleri bakımından Karagöz ve orta oyununa benzemekle beraber, bu iki türde güldürme öğesi ön planda olduğu halde, meddah gerek kaynakları gerekse hikâye dağarcığının genişliği bakımından Karagöz ve orta oyunundan ayrılır. Meddah, Dede Korkut hikâyelerinden Köroğlu'na; Kerbelâ olayından Seyit Battal Gazi, Hazret-i Hamza ve Hazret-i Ali'ye; Iran gelenekleri, efsane ve destanlardan Şehname' deki çeşitli olaylara kadar uzanan bir çeşitlilik içinde fark­lı mizaçları yansıtır. Sonraları başta İstanbul olmak üzere, halk hayatından alınan gerçek olaylara ve realist halk hikâyelerine de yer veren meddahlar, konularını daha da zenginleştirmişlerdir.

Karagöz ve orta oyununda görsel öğeler ağır bastığı halde, meddahta konularına göre seyircide coşku, merak, acıma, üzüntü, gibi duygular uyandıran öğeler ön plandadır. Bunun sonucu meddah ile seyirci arasında bir özdeşleşme, bir duygudaşlık ilintisinden söz edilebilir.

Meddahlar, hikâyelerinde Acem, Çerkeş, Arnavut, Yahudi, Kürt gibi kişilerin konuşmalarını taklit etmek yanında, çeşitli hayvan sesleri ile doğal sesleri de taklit ederlerdi. Bu taklit esnasında meddahın iki önemli aracı vardır: Mendil ve sopa. Meddah omuzuna attığı veya boynuna doladığı mendili bir kostüm gibi kullanarak çeşitli başörtüleri ve başlıkları taklit eder; sopayı ise bir saz, bir süpürge ve tüfek olarak; döşemeye vurup oyunu başlatmak, kapının çalındığını bildirmek gibi durumlarda da kullanılırdı.

Meddahlar hikâyelerine başlarken ve hikâyelerini bitirirken tekerleme (bk.) özelliği taşıyan çeşitli söz kalıplarına başvururlardı. Söze başlanırken söylenen yaygın söz kalıp­larından biri şöyledir:

Suhansâz-ı gülistan-ı nezahet

Nihal- gonce-i bâğ-zerâfet

Söylendikçe sergüzeşti verir bezme letafet

Dinle imdi bende-i acizden bir hikâyet

Eğer anlatılacak hikâye rüya ile ilgiliyse yaygın olarak şu dörtlük söylenir: Aşinamı gördüm bu şeb manada giymiş hâreler Ol dehen içre dizilmiş lü'lü-i şehvareler Lâl-reng olmuş kızarmış ol sefîd ruhsâreler Gel muabbir eyle tabir var mı derde çareler

Meddah bazen de anlatacağı hikâyenin didaktik (öğretici) yönüne dikkat çekmek içi: Edeyim meclise bir kıssa beyan Kıssadan hisse ala arif olan mısralarını söyler.

Söze başlarken söylenen tekerlemeden sonra meddah anlatacağı hikâyenin eskiden bugüne gelişini şu sözlerle ifade eder: "Râviyân-ı ahbâr ve nâkilân-ı âsâr ve muhaddi-sân-ı rûzigâr şöyle rivayet ve bu gûnâ hikâyet ederler ki..." Bu sözlerden sonra anlatıla­cak hikâyedeki olayın geçtiği yer ve hikâyenin kahramanı tanıtılır. Hikâyedeki olayları kimse üzerin almasın, kimse kendisini hikâye kahramanı sanmasın diye "isim isme, kisib kisbe, semt semte benzer; geçmiş zaman söylenir, yalan gerçek vakit geçer." sözleriyle uyarıda bulunur. Bazen de çeşitli yöre ağızları taklit edilmek suretiyle hikâyeye başlanır.

Meddah hikâyeyi bitirdikten sonra, hikâyede yer alan olayların ve durumların sorum­luluğunun hikâyenin kaynağına ait olduğunu belirterek seyirciden "Bu kıssadır bir mec­mua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük söyledik. Sakiye, sohbet kalmazmış baki. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola. İnşallah gelecek defa daha güzel bir hikâye söyleriz." sözleriyle -varsa- kusurlarının bağışlanmasını ister.

Türk toplumunda adı bilinen en eski meddahlar XIV. yüzyılda Yıldırım Bayezid döneminde (1389-1402) yaşamış olan Kör Hasan, Ahmedî, en eski meddah hikâyelerinden olan Varaka ve Gülşah'ın yazarı Yusufî, 1362'de kaleme aldığı Ebû Müslim Hikâyeler'ini Bayezid'e ithaf eden Kastamonulu Hacı Sadî'dir. XV. yüzyılda II. Murad döneminde (1421-1444, 1446-1451) Bursalı Hacı Kıssahan, Fatih Sultan Mehmed'in (1444-1446,1451-1481) sarayında Balaban Lâl ve Ömer adındaki nedimlere, Mustafa adındaki kıssahana 1478 yılına ait maaş defterine rastlanmaktadır. Meddah Halil, Hamzaname'yi yirmi dört ciltte toplayıp okuduğu için Hamzavî mahlasını alan diğer bir kıssahan da XV. yüzyılın önemli isimleridir.

XVI., XVII. ve XVIII. yüzyıllarda meddahların toplumdaki yeri daha büyük bir önem kazanmış ve buna bağlı olarak sayıları artmıştır. XIX. Yüzyılda meddahların yalnız hikâ­ye anlatmakla yetinmemişler, Karagöz oynatmada ve orta oyununda da ustalaşmışlardı! Çeşitli tipleri ustaca canlandıran Kız Ahmed, Kör Osman, Âşık Hasan, Musahip Nuri, Piç Emin, Nazif Tesbihçioğlu bu yüzyıldaki başlıca meddahlardır. Nükteleri ve ustalıklarıyla büyük bir şöhreti sahip olan Lüleci Mehmed ve Mürekkepçi İzzet yanında, Şükrü Efendi, Yağcı İzzet, Şükrü Efendi'nin çırağı İsmet Efendi bu yüzyılın diğer şöhretli meddahlarıdır.

XX. yüzyılın en büyük Türk meddahı otuz dört yıl başarı ile meddahlık yapan ve "Ayı Kemal" lakabıyla tanınan Surûrî'dir(ö. 1934). Borazan Tevfik (Ö.1920), Aşkî(ö.l934) İsmet Efendi ve II. Dünya Savaşı yıllarına kadar sanatını sürdüren Kadri (Kantar) bu yüzyılın diğer önemli meddahlarıdır. (Türk meddahları için bk. Nutku, Meddahlık ve Meddah Hikâyeleri, s. 392-397)

Fakiri Risâle-i Ta'rîfât adlı eserinde meddahlarda bulunması gereken nitelikleri, med­dahların toplumdaki konumlarını:

Bilir meşen nedir âlemde meddah

Biribiriyle halkı ede ıslah

mısralarıyla belirtmiştir. Yabancılara gören meddah şairdir, tarihçidir, masalcıdır, efsane yazarıdır. Çünkü meddah insanını hayal dünyasında yer alan bütün konuları dile getirir. Bunu yaparken de içinde yaşadığı toplumun mizahını, özlemlerini, duygularını ve düşüncelerini göz ardı etmez.

(Nurettin ALBAYRAK, Ansiklopedik Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, LM Yay., İstanbul 2004)

 İLGİLİ İÇERİK

ALAYLI ÖMER EFENDİ/ Meddah Örneği

MEDDAH HİKÂYELERİ

MEDDAH VE HALK HİKÂYELERİ ARASINDAKİ BENZERLİKLER

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi