GELENEKSEL TÜRK HALK TİYATROSU
Geleneksel halk tiyatrosu, Orta Asya'da Şamanist kültür ortamında boy atmış, Anadolu'ya geldikten sonra ise yerel kültürlerin karşılıklı etkileşimi içinde gelişerek olgunlaşmıştır. Şamanlık ile seyirlik halk oyunları arasında çok sıkı bir ilişki vardır: Büyü törenlerinde Şaman, dans eder, ses ve çalgı gibi müzik yapar, yüz kaslarını kullanarak, karnından sesler çıkararak taklit ve dramatik öğeye başvurur ve şiir okurdu. Böylece tiyatro, dans ve türlü seyirlik oyunların kökeni, şamanda ve onun eyleminde toplanmış oluyordu. Günümüzde Amerikalı tiyatro profesörü E. T. Kirby gibi kimi kuramcılar, tüm tiyatroların kökeninin Şamanlık olduğunu ileri sürmektedirler.
Türkler Anadolu'ya yavaş yavaş özümsedikleri İslâmî öğelerle birlikte, eski geleneklerini de getirmişlerdir. Burada yaşayan eski uygarlıkların (Firigya, Hitit, Lidya vb.), Türklerle çağdaş ve aynı topraklarda komşu yaşayan uygarlıkların (Bizans, Ermeni vb.) Türk kültürünün gelişip olgunlaşmasında büyük etkileri olmuştur. Dış etkilere kapalı köy toplumu yoluyla eski uygarlıklardan gelme birçok törenler Türk köylüsünce günümüze kadar ulaştırılabilmiştir. Anadolu dansları, kukla ve seyirlik oyunlar bunlardandır.
Geleneksel Türk halk tiyatrosu iki koldan gelişmesini sürdürmüştür:
1. Seyirlik köy oyunları.
2. Halk tiyatrosu.
Seyirlik köy oyunları, kırsal bölgelerde, halk tiyatrosu (meddahlık, kukla, Karagöz, Orta oyunu, tuluat tiyatrosu vb.) ise kent çevresinde (özellikle İstanbul'da) gelişmiştir.
Bunların ortak özelliği "seyirlik" oyun olmaları ve "gösteriye" dayanmalarıdır. Türk seyirlik oyunlarının genel özellikleri şunlardır.
1. "Taklit" başlıca çatışma ve kişileştirme yöntemi olarak bu oyunların en önemli öğelerinden biridir. Taklit sözcüğü bu sanat geleneğinde hem "temsil" anlamını almıştır ("......... oyununun taklidi" onun temsil edilmesi, oynanması demektir.); hem de sanatçının Karagöz'le Orta oyununda Kastamonulu, Kayserili, Rumelili, Arnavut vb. türlü ağızlan, tipleri aynen canlandırması anlamında kullanılır.
2. Bu oyunlar arasında Karagöz, Orta oyunu, kukla, tuluat gibi sözlü ve söyleşmeli oyunların başlıca özelliği karşıtlıklardan yararlanılmasıdır. Metin And bu durumu şöyle açıklar:
Söyleşen iki kişi arasında bu karşıtlığın belirtilmesi en önemli öğelerden biriydi. Bunlarda "dişi konuşan " diyebileceğimiz kişi, karşısındakine nükte yapmak fırsatını verir, lâfı, söyleşmeyi açar. Buna Tuluat tiyatrosunun ağzında "anahtar vermek" denir. Karagöz'de Hacivat, Orta oyununda Pişekâr, Hokkabazda Usta veya Pişekâr, Kukla ve Tuluat tiyatrosunda İhtiyar, Efendi bu türlü "dişi konuşan" kişilerdir. Bu türlü kişiliklere eski metinlerde "şirinkâr", "letâif endîş", "şetâret-pîşe" deniyor. Buna karşılık "erkek konuşan" diyebileceğimiz, cevap veren, lâf yetiştiren, Karagözde Karagöz, Orta oyununda Kavuklu, Hokkabazda Yardak veya Yardakçı, Kulda ve Tuluat oyununda İbiş veya Komik'tir. Bunların sesinin tonu bile karşısındakine göre daha kaim, erkekçe, gırtlaktan çıkar. Bunlara da "mukallit", "mudhik", "nekre" gibi adlar verilirdi.
3. Türk seyirlik oyunlarının önemli özelliklerinden biri de bunların dans, müzik, şarkı, şaklabanlık ve soytarılık gibi birçok sanatı bir araya getirmesidir. Tüm oyunlarda müziğe, dansa ve şarkıya bol bol yer verilir.
4. Seyirlik oyunların gevşek bir dokusu vardır ve birbiri içine geçmişlerdir. Karagöz oynatanın Meddahlık da yaptığı, orta oyununa çıktığı görülür. (Örneğin son dönem ünlü Karagözcülerinden Hayalî Küçük Ali meddahlık da yapmıştır.) Yine pek çok seyirlik oyun içinde başka seyirlik oyunlara yer verilir: Karagöz perdesinde küçük bir Karagöz perdesi daha kurulup oynatılabilir, cambaz, orta oyunu gösterilebilir. Orta oyununda ise hokkabazlık yapılıp, Karagöz oynatılabilir.
5. Seyirlik oyunların önceden hazırlanmış, yazıya geçirilmiş belli metinleri yoktur. Sanatçı, geleneksel kalıpların dışında oyunu doğaçlamadan yönlendirir.
6. Bu oyunlar birçok yönüyle "göstermeci tiyatro" özelliği taşırlar. Ayrıca oyunlar "açık biçim" denilecek, aksiyona az önem veren, eklemli, organik bütünlüğü olmayan, kısa bölümlerden oluşur.
Geleneksel Türk halk tiyatrosu, toplumun yaşam koşullarına, kültür düzeyine ve içinde geliştiği çağların koşullarına sıkı sıkıya bağlıdır. Çok eski geleneklerin devamı olan seyirlik köy oyunları, köy ortamının üretim ve tüketim ilişkileri ile iç içedir. Meddahlık, Orta oyunu, Karagöz, Hokkabazlık, Çengi, Köçek, Curcunabaz, Tuluat tiyatrosu, kökleri daha eskilere gitmekle birlikte Osmanlı Devletinin kent ortamında gelişmişlerdir. Toplumsal yaşamın değişmesi, "Batı kültür ortamına" yönelme gibi nedenlerle etkinlikleri git gide zayıflayarak yok olma sürecine girmişlerdir.
Bugün için geleneksel Türk halk tiyatrosu önemli bir kültür hazinesi olmanın yanında modern Türk tiyatrosuna kaynaklık etme yönünden de çok önemlidir. XIX. yüz yılın ikinci yarısından sonra geleneğin tümüyle dışında Batı yolunda bir tiyatro oluşturulma çabaları görülmüşse de bunlar basit birer "taklit" olmadan öteye gidememiştir. Oysa geleneksel tiyatroya dayanan (Şinasi'nin "Şair Evlenmesi", Teodor Kasab'ın "İşkilli Memo", Ferâizcizâde Mehmet Şakir'in "Evham' vb.) oyunlar, ulusal Türk tiyatrosunun kurulmasında önemli katkı sağlayabilirdi. Bu konuda Türk aydınlarının ilk dikkatini çeken Macar Türkoloğu Ignacz Kunos olmuştur. I. Kunos ulusal Türk tiyatrosunun Karagöz ve Orta oyunundan doğacağı görüşünü ileri sürmüştür:
Bu oyunların her biri avamın komedisi sayılarak halk arasındaki türlü türlü âdetleri, şiveleri, aralarında yaşayan adamların fikirlerini, düşünüşlerini bir bir gösterir. Türklerin tiyatro edebiyatı zaten yoktur. Yerinde âyîne-i devrânın ne suret gösterdiğini yalnız Karagözle Orta oyunu irâde ederdi. Asıl tiyatro oyunları, Garp tiyatrosunun tesiri altında teşekkül edip yeni Türk edebiyatında bir yer bulmuştur. Teessüf edilecek ancak odur ki Türklerin ilk müellifleri, Karagöz'le Orta oyununu nazar-i dikkate almayıp büsbütün alafranga tiyatro piyesleri neşretmeye çalışıyorlar. Yalnız merhum Şinasi Efendi "Bir Şairin Evlenmesi" unvanlı bir komedisinde, millî bir oyunun nasıl olacağını büyük vukuf ile gösterdi. (...) Şinasi Efendinin piyesinde halkın türlü tiplerinin meydana çıktığını görüyoruz. Şinasi'nin bu piyesinde halkın dili söylendi, halk tâbirleri işitildi, ahali âdetleri görüldü. Ya İstanbul ya Harput veya kapıkulu şivesi üzere...
Ulusal Türk tiyatrosunun oluşturulmasında, geleneksel oyunların aynen sürdürülmesi ya da kötü bir kopyasının yaşatılmaya çalışılması söz konusu olamaz. Onların özelliklerinden yararlanıp Batılı anlamda eser yaratmak temel alınmalıdır. Özellikle Orta oyununun "Göstermeci" yönünden yararlanarak Batıda Brecht, Beckett, Lonesco vb. yazarların Doğu ve Batı geleneklerinden yararlanarak kurdukları "epik tiyatro, total tiyatro, uyumsuz tiyatro vb." çağdaş tiyatro akımlarına benzer çalışmalar yapmak için geleneksel tiyatromuz önümüzde durmaktadır.
Suat BATUR Açıklamalı-Örnekli Türk Halk Edebiyatı
İLGİLİ İÇERİK
KARAGÖZ VE HACİVAT HAKKINDA BİLGİ
KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ
KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ
EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ
- Önceki
- Sonraki >>