Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

DİNİ TASAVVUFİ HALK ŞİİRİ

TEKKE ŞİİRİ (DİNÎ-TASAVVUFÎ TÜRK HALK ŞİİRİ)

Dinî-tasavvufî halk edebiyatı, Türk edebiyatının İslâmiyet’ten önce ve İslami dönem klasik sınıf­landırmasının devreleri içinde yer almaktadır. Tasavvuf edebiyatı işlediği konular ile halk dilini, düşün­cesini, zevkini, duygu ve inancını esas alarak, halkın bütünü ile iç içe bulunmakta ve her zümreye de hitap etmek suretiyle bütünleştirici bir rol oynamaktadır. Bu edebiyat vermek istediği mesajları halkın anlayabileceği bir anlatım tarzı içinde yani onlara ulaştırmaya çalışmaktadır. Bu edebiyatta Ahmet Yesevi'nin Hikmet'lerindeki öğretici unsur ile Yunus'un ilahilerinde duygu, düşünce ve telkinleri, inan­dırıcı ve coşturucu mükemmellikte kılan ifade tarzlarını başlangıçtan günümüze kadar aynen bulmak­tayız. Hatta duygu ve düşüncelerin, Tekke şairlerimizin İlahi'lerinde mükemmelleştiğini ve çeşitli coğ­rafyalara yayılan, farklı sosyal yapıya sahip Türk toplumları arasında bile millî kültür unsuru olarak önemli görevler üstlendiğini de görmekteyiz.

Bu edebiyatın temel kaynağı ve ideolojisi İslam dini ve tasavvuftur. Ayrıca dil, vezin ve nazım şe­killeri gibi dış unsurları bakımından çoğu zaman millî ruhu aksettirme yollarına gitmiştir. Bunun sebebi de Türk milletinin, İslam imanı gibi, İslam tasavvufunu da yine Türk'ün inanma üslubuyla birleştirmiş olmasıdır. Kadrosunda Divan şairleri ile Saz şairleri de bulunan bu edebiyat, Halk edebiyatı ile Divan edebiyatı arasında bu iki edebiyatı birbirine yaklaştıran, her iki edebiyatın hitap ettiği ayrı ayrı zümrele­ri birleştiren bir "edebiyat köprüsü" vazifesini görmektedir.

Dinî-tasavvufi Türk edebiyatı, vezin, kafiye, anlatım şekli, dil ve üslup özelikleri bakımından İslâm’dan önceki edebiyatımızın tesiri altında kalmış, Türklerin İslam dinini kabullerinden sonra da İsla­miyet ile yeni bir ruh, tasavvufla da düşünce zenginliği kazanmıştır. Bu itibarla bir ucu Divan tarzı Türk edebiyatına, bir ucu da Saz şiirine bağlanan Tekke edebiyatı mahsulleri dinî ve tasavvufî karakterli manzum ve mensur eserlerden meydana gelmektedir. Yani bu edebiyat; şeklen Divan ve Saz şeklini, öz olarak da dinî-tasavvufî ve fikrî muhtevayı işleyerek bir bütünlük arz etmektedir.

Tekke şiiri ve Özellikleri

I. Tekke şiirinin şekil bakımında incelenmesi

  1. Vezin (ölçü): Tekke şiiri, halkın anlayabileceği bir dille, başlangıçta milli vezin ve yaşayan Türkçe ile meydana getirilen edebî ürünlerdir.
  2. Tekke edebiyatında dikkat edilecek mühim bir nokta, onun da Divan ve Âşık Edebiyatı gibi, hem halk şiirine hem klasik şiirin cazibesine bağlı iki taraflı bir hüviyeti oluşudur. Bu yüzden Tekke edebiya­tında da manzumeler aruz ve hece ölçüsü ile yazılır.
  3. Kafiye: Tekke şairleri "kafiye" konusunda oldukça serbest hareket ederler. Divan şiirindeki "mukayyed kafiye"den, Halk şiirindeki "tam ve zengin kafiye"nin yanında "yarım kafiye"lere kadar hep­sine sık sık rastlanır.

 

3.Nazım şekilleri:

a) Divan Edebiyatına Ait Nazım Şekilleri: Tekke şairlerini belirli bir nazım şekli ile sınırlamak doğru değildir. Zira pek çok tekke şairi dünden bugüne kadar divan şairleri kadar divan tarzında kuv­vetli eserler vermişlerdir. Böylece tekke şairleri nazım şekli bakımından hem divan edebiyatı (gazel-mesnevî) hem de bilhassa halk şiiri nazım şekillerini kullanmışlardır.

b) Tekke edebiyatına ait nazım şekilleri: Tekke şiiri bitin bir millerin malıdır. Zira o millî dili ve halk zevkini kuvvetle yaşatmıştır. Adeta halkın dinî ruhunu terennüm etmekle onun bu vecdini tanzim ve idare etme rolünü de üzerine almıştır. Bu bakımdan Tekke edebiyatı mamullerine bir yandan Divan edebiyatının bir yandan da Âşık edebiyatının özellikleri görülür.

Tekke edebiyatının kendisine ait müstakil bir nazım şekli olmamakla beraber, Divan ve âşık ede­biyatları nazım şekillerini ortak olarak kullanmaktadırlar. Bu nazım şekilleri de sırasıyla şöyledir:

1. İlahî: Mutasavvıf şairler tarafından söylenen dinî ve ilâhî fikirleri içine alan manzumelerdir. Da­ha çok Allah'ın birliği, azamet ve kudretini anlatan veya telkîn eden eserlerdir. Bunlar aruz ve hece ile yazılırlar.

2. Tevhidler: Tevhîd, sözlük anlamıyla "birlemek"tir. Divan ve Tekke edebiyatlarında "Allah'ın varlığına ve birliğine" dair yazılan manzum ve mensur eserlere verilen isimdir. Eski şairler, âlimle, yazarlar, eserlerine daima "tevhid" başlar idi.

3. Münâcat: Sözlükte "fısıldama, kulağa söyleme, Allah'a dua etme, yalvarma, Allah'a dua mev­zulu manzume, şiir" manalarına gelir. Bu tür eserler sadece Allah'a yalvarmak ve iştiyak duygularını açıklamak değil, aynı zamanda Hz. Peygamber'e karşı da yazılırlar.

4. Naat: Daha çok Hz. Muhammet'e duyulan sevgi ve saygı dile getirilir.

5. Miraciyeler: Hz. Muhammet'in miracından bahseden eser veya bu münasebetle yazılan par­çalardır.

6. Mevlid'ler: Mevlid, Türk edebiyatında manzum olarak yazılmıştır. Özellikle Hz . Muhammet'in hayatı, büyüklüğü, diğer peygamberlerden üstünlüğü dile getirilmiştir.

7. Hilyeler: Hilye, Hz. Muhammet'in yazı ile tarif ve tavsifidir. Hilyeler, Hz. Muhammet'in vasıfları­nı ve güzelliklerini anlatan eserlerdir. Müstakil olarak yazıldığı gibi miraciyeler ve mevlidler içinde de yer alırlar.

8.Ramazaniyeler: Ramazaniye, Ramazan ayının faziletleri, Ramazan orucunu tutmanın gerekli­liği ve faydalarını manzum olarak anlatan eserlerdir.

9. Mehdiye: Birini övmek için yazılan manzum ve mensur eserlerdir.

10. Hikmet: Yalnız Ahmet Yesevi'nin manzumelerine verilen addır.

11. Nutuk: Tarikate yeni girecek olan "muhibb"lere onun rehberi olan mürşid tarafından tarikatın âdab ve erkânını, derecelerini öğreterek irşâd etmek maksadıyla söylenen manzum eserlerdir.

12. Devriye: Tekke edebiyatının en karmaşık ve izahı en zor olan türlerinden birisi de "devriye" denilen edebî türdür. Devriye, yaratışın başlangıcı ve sonu, varlığın nereden gelip nereye gittiği ve bu ikisi arasındaki safahatın tasavvufa göre izahıdır.

13. Şathiye: Sözlüklerde "dudaklarda bir tebessüm uyandırmak maksadıyla söylenen manzume" olarak tarifini bulmuş olan bu tür, tasavvufî türde yazılanlar için de Allah ile tekellüfsüz, şakalı bir edâ ile konuşur gibi yazılan manzumelere verilen isimdir.

 

Tekke Şirinin Dil ve Üslup Özellikleri:

Tekke edebiyatında dil, halka hitap eden bir okumuşlar dilidir. Bu yüzden Divan ve halk şairleri, Tekke edebiyatı sahasında yazdıkları eserlerini, ortalama bir dille yazarlar. Dilleri, saz şairlerinki kadar duru olmaz. Divan şairleri kadar ağır bir dil de kullanmazlar. Çünkü fikir ve duygularını halka yaymak arzusunu taşırlar. Bu yüzden şiirleri, zümrelere değil, kitlelere seslenmektedir. Bu şiirlerde halktan, köyden alınmış pek çok kelime ve deyimlerin yanında, kitaplardan çıkma yabancı kelimeler ve basma­kalıp tasavvuf ve tarikat deyimleri de bulunur. Bazıları pek dar bir tarikat zümresinin anlayacağı şekilde kapalı ve rumuzludur.

Sonuç

Tekke edebiyatı, Türk edebiyatının müstakil bir disiplinidir. Türkistan'da Tekke edebiyatı, Ahmed Yesevî ile başlamıştır. Anadolu'da Yunus Emre ile devam etmiştir. XIII. yüz yıldan itibaren Anadolu'nun muhtelif yerlerinde birçok tarikatlar kurulmuş veya başka yerlerde kurulan bazı tarikatlar Türkler ara­sında yayılmıştır. Böylece her tarafta tekkeler, zaviyeler kurularak, tasavvuf esasları halk arasında yayıldıkça, her tarikat için başlı başına bir edebiyat teşekkül etmiş ve bu edebiyat, "Tekke Edebiyatı" olarak adlandırılmıştır.

Bugün her tarikatta, o tarikatın âdâb ve erkânından, tasavvuf esaslarından, eski şeyhlerin menkı­be ve kerametlerinden bahseden ve o tarikat erbabı için yazılmış manzum ve mensur pek çok eserler bulunmaktadır.

Tasavvuf mesleklerini halk arasında yaymak ve onlardan da taraftar kazanmak için, mutasavvıflar mutlaka şiirin vasıtacılığına müracaat etmişlerdir. Halkın şiire olan meylinden faydalanma fikri, şeyhle­ri, tekkelerde fikrî ve bedîî bir muhit yaratarak daha cazip kılmak için teşvik ediyor ve şiir, bu sebeple tarikat âyinlerinde, musiki gibi, mühim bir yer tutuyordu. Ahmed Yesevî ve onun takipçileri, halkı millî-dinî birlik ve beraberlik bünyesinde toparlamak için "Hikmet'ler yazdılar. Mevlana, Sultan Veled, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Âşık Paşa... vb. Türkler arasında tasavvuf propagandası yapmak maksadıyla Türkçe şiirler söylediler.

Tekke şairleri, XIII. ve sonraki yüzyıllarda Anadolu sahasında Yunus Emre'nin millî vezin ve halk diliyle söylediği sade, basit ve anlaşılır ilâhîleri ile karşılaştılar. Bu ilâhîler, halkın millî ruhuna uygundu. Hatta bu şairler, Yunus Emre'yi o kadar benimsiyorlardı ki ona "Lisânu'l gayb" telâkkisi içinde bakı­yorlardı.

Âşık paşa ve Kaygusuz Abdal'dan sonra Hacı Bayram-ı Veli de Yunus tarzında ilâhiler söylemiş ve bu gelenek günümüze kadar devam etmiştir. Görülüyor ki Tekke şairlerinin belli bir kültür potansi­yelleri vardır. Yani mutasavvıf şairlerimizin pek çoğu millî vezni ve millî şeklin yanında aruzu da ustaca kullanmakta, en kapalı meseleleri halkın kolayca anlayabileceği şekilde anlatmaktadırlar. Bu da göste­riyor ki Anadolu'da yaşamış olan tarikatlarda Türk dili ve kültürü bakımından Yunus tarzının daima üstün olduğu muhakkaktır.

Abdurrahman Güzel'in "Tekke Şiiri (Türk Dili Dergisi)" adlı makalesinden derlenmiştir.

 

İLGİLİ İÇERİK

TASAVVUF FELSEFESİ ve TERİMLERİ SUNUSU

TASAVVUFİ HALK ŞİİRİ

TASAVVUF NEDİR?

TASAVVUFUN ANAHTAR TERİMLERİ

YUNUS EMRE -TASAVVUF ŞİİRLERİ

TASAVVUFİ TERİMLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi