Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

 

CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATINA DOĞRU

1919-1923 DÖNEMİ TARİHİ OLAYLARI:

Kurtuluş Savaşı Yıllan

Mondros Mütarekesinden sonra İtilaf Devletleri'nin Anadolu'yu işgale başlamaları üzerine, Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayai'ak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan I920'de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla ulusal kuvvetlerin tek merkezde toplanması ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve hükümet başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşının başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.

Türk kurtuluş mücadelesi 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgali sırasında Ha­şan Tahsin tarafından düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tari­hinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğunu paylaşan 1. Dünya Savaşının galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yı Milliye adı verilen milis kuvvet­leriyle savaşıldı. Fakat işgalci emperyalist devletlere karşı başarılı bir mücadele için dü­zenli bir ordu şarttı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yı Milliye- ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.

Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın önemli aşamaları şunlardır:

Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı

Çukurova, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa savunmaları (1919- 1921)

I. İnönü Zaferi (6-10 Ocak 1921)

II. İnönü Zaferi (23 Mart - 1 Nisan 1921)

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri (10-24 Temmuz 1921)

Sakarya Zaferi (23 Ağustos - 13 Eylül 1921)

Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muhaberesi ve Takip Harekatı (26 Ağustos - 9 Eylül 1922)

Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanan Lozan Antlaşmasıyla sonuçlandı. Bu anlaşma ile Sevr Antlaşması yürürlükten kalkmış, Türkiye Cumhuriyeti Lozan Antlaşması temelleri üzerine kurulmuştur.

23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmişti. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devle­tinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922de hilafet ve saltanat birbirinden ayrıldı, önce saltanat ve daha sonra da hilafet (3 Mart 1924) kaldırıldı. Böylece Osmanlı hanedanının yönetimden bağları koparıldı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet (halk egemenliği) idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Türkiye Cumhuriyetinin ilk hükümeti kuruldu.

* 1919-1923 DÖNEMİNDE EDEBÎ ORTAM:

Millî Edebiyat Dönemi

Meşrutiyet (1908)'ten sonra memlekette başlayan ve o devirde ' Türkçülük' adı verilen milliyet hareketi, 'edebiyatta millî kaynaklara dönme' düşüncesinin doğmasına yol açmıştır. 'Millî kaynaklara dönme' sözüyle; dilde sadeleşme, aruz vezni yerine hece veznini kullanma, yeıii hayatı yansıtma kastedilmiştir. Bunları gerçekleştirmeyi ülkü edi­nen edebiyat akımına 'Millî Edebiyat' adı verilmiştir.

a. Dilde sadeleşme hareketi 1911 nisanında Selanik'te Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp tarafından çıkarılan Genç Kalemler dergisinde 'Yeni Lisan' adıyla ileriye sürülmüştür. Bunlar, konuşma dilini yazı dili haline getirme davasını benimsemişler, 'Millî edebiyatın millî lisandan doğacağını ( Ömer Seyfettin) söylemişlerdir Bu hareket kısa zamanda tutunmuş ve XX. yüzyıl edebiyatının ayırıcı niteliği olmuştur

b. Aruz vezni yerine hece veznini kullanma davası ilkin Mehmet Emin'in 1897 Yunan savaşı dolayısıyla yayınladığı Türkçe şiirler adlı kitabı vesilesiyle ortaya sürülmüş, Rıza Tevfik'in halk şiirleri yolundaki koşma ve nefesleriyle desteklenmiş ise de, uzun zaman gerçekleşememiş; ancak Birinci Dünya Savaşı içinde, özellikle I917'de Servet-i Fünun dergisi tarafından 'Şairler Derneği' adıyla toplanan gençler (Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Fai'uk Nafiz, v.b.) tarafından benimsenmiştir. Bu dönemde aruz vezni de bir yandan sürüp gitmiş ve Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi üç kuvvetli sanatçının elinde varabileceği gelişmenin en yüksek noktasına erişmiştir.

c. 'Yerli hayatı yansıtma davası ise, yalnız birkaç şair (Mehmet Emin, Mehmet Akif, kimi şiirleriyle Yahya Kemal, Cumhuriyet devrindeki bazı şiirleriyle Faruk Nafiz, v.b.) ve daha çok hikâye ve roman yazarları tarafından benimsenmiştir.

ç. Şiir alanında, hece vezninin ilk ürünlerini veren şairlerin (Mehmet Eminden başka) hemen hepsi bir yandan aruzla yazmışlar; bir yandan da, Türkçülük hareketinin ve Ziya Gökalp'in etkisiyle, hece veznine yönelmişlerdir. Ne var ki, bunların hece vezniyle ortaya koydukları ürünler, yalnız biçim (dil, vezin, nazım biçimi) kaygısıyla yetinilen, derinliği olmayan, yalınkat manzumelerdir

Gerçek değer taşıyan şiirler, aruzun son üç ustasının 'Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal'in kaleminden çıkmıştır. Bunlardan Mehmet Akif, önce Tevfik Fikret'in uygu­ladığı 'nazmı nesre yaklaştırma' hareketini sürdürüp geliştirmiş; Ahmet Haşim ile Yahya Kemal ise, bunun tam tersi bir tutumla, 'Şiir nesre çevrilme olanağı bulunmayan nazımdır; (...) musiki ile söz arasında, sözden çok musikiye yakın, ortalama bir dildir' (A.Haşim), ve 'Şiir, nesirden bambaşka bir hüviyettedir: musikiden başka türlü bir musikidir' (Y. Kemal) görüşünü savunmuş ve uygulamışlardır. Bu üç şair; bir yandan da, Türk şiirinde üç ayrı akımın temsilcisi olmuşlardır: Mehmet Akif, şiirde Tevfik Fikret'ten devir aldığı 'Realizm' akımını geliştirmiş, 'hayal ile alışverişi olmadığını, her ne demişse görüp de söylediğini, en beğendiği mesleğin hakikat olduğunu' bildirmiş, Fecr-i Âti toplu­luğundan gelen Ahmet Haşim, batıdan gördüğü 'Sembolizm' akımını benimsemiş, 'dünyanın şekillerini hayal havuzunun sularında seyrettiğini; onun için, dünyanın taşlarını ve bitkilerini renkli bir akis gibi gördüğünü' belirtmiş; Yahya Kemal de, yine Batıda gördüğü 'Romantizm' akımını benimsemiş ve bu anlayışla, Divan şiiri yolunda klasik şiir denemelerine girişmiş; sade dille ve yeni nazım biçimleriyle yazdığı şiirlerinde de yine biçim kusursuzluğuna, yapmacıksız ve sağlam anlatıma önem vermiştir.

Meşrutiyetten Mütareke sonuna kadar süren ve Trablusgarp Savaşı (1911), Balkan Savaşı (1912-1913), İkinci Dünya Savaşı (1914-1918), Mütareke yılları (1919-1922) gibi büyük olayları içine alan ve Osmanlı İmparatorluğumun parçalanıp yıkılmasıyla sonuçlanan bu dönemde, önemli sayılan yalnız iki şair (Mehmet Emin, Mehmet Akif) toplumsal konulara yönelmiş; ötekiler, ortalıkta sanki hiçbir şey yokmuşçasına, sadece aşk, özlem v.b. gibi, bireysel ve duygusal konular ve temalar üzerinde durmuşlardır.

Hikâye ve roman alanında, bir bölüğü 'Fecr-i Âti' topluluğundan gelen ’Yakup Kadri, Refik Halit), bir bölüğü bu topluluk dışında kalan (Ebubekir Hazım, Ömer Seyfettin, Halide Edip, v.b.) sanatçılar, aralarındaki sanat anlayışı ve dünya görüşü ayrılıklarına rağmen, yerli, hayatı yansıtma konusunda birleşmiş görünüyorlar. Tanzimat ve Edebiyat- ı Cedide hikâye ve romanlarında vakaların İstanbul sınırları içinde kapalı durmasına karşılık, bu devirde, hikâye ve roman yurdun her köşesine açık tutulmuş, her tabakadan halkın yaşayışı konu olarak ele alınmıştır. Özellikle köy ve taşra hayatını anlatan başarılı ilk örnekler (Ebubekir Hâzım: Küçük Paşa; Refik Halit: Memleket Hikâyeleri; Reşat Nuri: Çalıkuşu, v.b.) bu devirde verilmiştir. Kimi kitapların adları dahi (Refik Halit: Memleket Hikâyeleri: Ömer Seyfettin: Yalnız Efe - Anadolu romanı; Yakup Kadri: yarım kalan Ateşten Gömlek - Anadolu romanı) sonradan 'memleket edebiyatı' diye adlandırılan bu çığırı açıkça belirtir. İlkin edebiyat dışı bir amaçla, 'taşraların ne hâlde olduklarını, köylülerin ne yaptığını, ne istediğini, memleketin neye muhtaç olduğunu yerinde görüp inceleme' için Tanin gazetesinin Anadolu'ya gönderdiği bir yazarının Anadolu'daki şehir, kasaba ve köyleri dokuz ay (1909-1910) adım adım dolaşarak hazırladığı röportaj niteliğindeki gezi notları (Ahmet Şerif: Anadolu'da Tanin) ve aynı yıl içinde yazılan, yayınlandığı zaman hiç de ilgi uyandırmadığı halde, Cumhuriyet devrinde dikkati çeken bir roman (Ebubekir Hazım: Küçük Paşa) ile açılan bu çığır; Refik Halit'in Anadolu sürgününden getirdiği hikâyeler 'Memleket Hikâyeleri' ile geniş bir ilgi görmüş; Kurtuluş Savaşı yıllarında ise Anadolu insanının çetin alınyazısı üzerine eğilme hareketi (Halide Edip: Dağa Çıkan Kurt, Ateşten Gömlek/ Yaban, Millî Savaş Hikâyeleri) artık zorunlu ve yaygın bir hâl almıştır.

Gözleme dayanan bu yeıii hayatı yansıtma isteğinin sonucu olarak, çoğu yazalar Realizm (Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Memduh Şevket, v.b), hatta kimileri Natüralizm (Bekir Fahri, Selâhattin Enis, kimi hikâyeleriyle F. Celâlettin, kimi romanlarıyla Osman Cemal, v.b.) ilkelerini benimsemişlerdir

Çoğu Fransız (Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Peyami Safa, Abdülhak Şinasi), kimisi İngiliz (Hailde Edip), kimisi Rus (Memduh Şevket) edebiyatlarının etkisi altında kalan bu devir sanatçılarının bir bölümü de Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim yolunu sürdürmüşlerdir (Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, kimi hikâyeleriyle F. Celâlettin).

Parti kavgalarının kızıştığı Meşrutiyet ve Mütareke devirlerinde okuyucunun mizaha ve toplumsal yergiye düşkünlük göstermesi, birçok yazarın (Ömer Seyfettin, Refik Halit, Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, Reşat Nuri, F. Celâlettin v.b) mizaha eğilim göstermesine yol açmıştır

Tiyatro alanındaki verim, hikâye ve roman kadar başarılı sayılamaz. Gerçi, Meşrutiyetin ilânıyla birlikte birçok tiyatro topluluğu ortaya çıkmış; hattâ bir de tiyatro okulu açılıp ilk resmî tiyatro (Dârülbedayi-i Osmanî) kurulmuş; bunlar eser yetiştirmek için pek çok yazar o alanda birtakım denemelere girişmiş ise de, bunların çoğu başarı çizgisinin çok altındadır. Çeviri ve uyarlama arasında bir tek çevirmenin (İbnürrefık Ahmet Nuri) uyarlamaları belli bir değer çizgisinin üstüne çıkmıştır.

Bu devrin başlıca yazar ve sanatçıları şunlardır:

Bilim yolunda: Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, v.b.

Şiir alanında : (Aruz vezniyle) Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, v.s.

(Hece vezniyle) Mehmet Emin Yurdakul. Rıza Tevfik Bölükbaşı, Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, v.b.(Bunlardan Ahmet Haşim fıkra ve gezi notlan; Yahya Kemal makale; Halit Fahri, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz manzum oyun da yazmışlardır.)

Hikâye ve roman alanında: Ebubekir Hâzım Tepeyran, Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Ercüment Ekrem Talu, Selâhattin Enis, F. Cemâlettin, Osman Cemal Kaygılı, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa, Memduh Şevket Esendal. Halikarnas Balıkçısı, Sermet Muhtar Alus, Abdülhak Şinasi Hisar; Mahmut Yesari v.b.

(Bunlardan Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Sermet Muhtar, Mahmut Yesari oyun da yazmışlardır. İçlerinde anı yazanlar da vardır: Ebubekir Hâzım, Ömer Seyfettin, Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halit, Memduh Şevket, Halikarnas Balıkçısı. Birçoğu fıkra ve makale de yazılmıştır.)

Tiyatro alanında: Musahip-zâde Celâl, İbnürrefik Ahmet Nuri, v.b.

Gezi ve röportaj alanında: Ahmet Şerif.

Röportaj - Mülâkat alanında: Ruşen Eşref Ünaydin.

Gezi, anı, deneme, fıkra, makale alanlarında: Falih Rıfkı Atay, vb.

ALINTIDIR

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi