Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

1. ÜNİTE - GÜZEL KONUŞMAYA HAZIRLIK

GÜZEL KONUŞMANIN ÖNEMİ

DOĞRU VE GÜZEL KONUŞMANIN TOPLUMA KAZANDIRDIKLARI

1.    Barış ortamı sağlanır

2.    Kültürel ve sosyal ilişkiler artar.

3.    Toplumların diğer toplumlar arasındaki itibarı artar.

4.    Ekonomik ilişkiler düzenli hale gelir.

 

DOĞRU VE GÜZEL KONUŞMANIN TOPLUMA KAZANDIRDIKLARI

1.    İnsanlarla doğru iletişim kurabilmek;

2.    Meslekte başarı kazanmak,

3.    Toplumda saygı görmek,

4.    Dinleyenleri ikna edebilmek,

5.    Tercih edilmek,

6.    Başarılı olmak,

7.    İnsanların kalplarını kazanmak,

 

KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

KONUŞMA KUSURLARI

1.    Ana dili iyi kullanamamak,

2.    Yerel ağızla konuşmak,

3.    Ses tonunu ayarlayamamak, kontrol edememek,

4.    Sözcükleri doğru telaffuz edememek,

5.    Konuşmayı gereksiz yere uzatmak,

6.    Kendini övmek, yapmacık davranışlarda bulunmak,

7.    Eleştiriye kapalı olmak,

8.    Beden dilini, mimikleri doğru kullanamamak,

9.    Argo ve kaba sözler kullanmak,

10.Heyecanını yenememek,

11.Sözcükleri tekrarlamak,

12.Eee…, ııı…, aaa… gibi sesler çıkarmak.

 

KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

1.    Canlı, inandırıcı, ilgi çekici, olma: Konuşmamızı baştan sona canlı bir havada dinlenebilmesi için ifadelerimize, ses tonumuza ve özellikle hareketlerimize ayrı bir özen göstermeliyiz.

2.   Konuşma süresinin kontrolü: Verilen süreye bağlı kalmamız dinleyicilere saygı gereğidir. Konuşmamızı bu süreye uygun bir şekilde planlayıp sunmalıyız.

3.    Vurgu, tonlama, telaffuz: Konuşmacı ile dinleyiciler arasındaki iletişimi sağlayan sesimizdir. Bu nedenle telaffuz tonlama ve vurgumuza dikkat etmeliyiz.

4.    Üslubu, sözcükleri amaca göre belirleme: Konuşmacılar ile dinleyiciler arasındaki dinleyiciye ve konuşamaya yapılan ortama göre belirlemeliyiz.

 

KONUŞMANIN UNSURLARI

1.    Bedensel davranış: Duruş, jest, mimik gibi görsel simgeler konuşmanın temek öğeleridir.

2.    Ses: Ses ile kişilik arasında yakın bir ilişki vardır. Bir dilin sözcükleri anlam bakımından zengin olabilir. Bu zenginlik, ancak ses ile sözün doğru birleşimiyle belirtilebilir.

3.    Dil: İnsanlar arasında anlaşma arcı olan dil; duygu, düşünce ve istekleri ifade etmede kullanılır. Konuşma sırasında duyguların, düşüncelerin tam ve doğru olarak iletilebilmesi için telaffuz ve üsluba dikkat etmek gereklidir.

4.    Düşünce (Zihinsel Etkinlik): Zihinsel etkinlik konuşmanın görsel ve işitsel ögelerle ifade edilmesinden önceki süreçtir.

5.    Konuşmacı işe önce zihinsel oluşumlarla başlar, sonra bu oluşumları dilin kalıplarına aktarır, bu kalıpları seslendirir, en sonunda da jestlerle, ses ve söz halinde sunar.

 

(ANLATIM BOZUKLUĞU KONULARI)

DİKSİYONUN ÖNEMİ

DİKSİYONUN KURALLARI

1.    Hece ve sözcük vurgusuna dikkat etmek,

2.    Sesleri doğru boğumlamak,

3.    Jest, mimiklere dikkat etmek,

4.    Yerinde ve doğru tonlama yapmak,

5.    Sözcüklerin anlam değerlerine göre sesi kullanmak,

6.    Uzun ve kısa heceleri doğru söylemek,

7.    İşitilebilir bir sesle konuşmak.

 

 

 

KONUŞMA VE YAZI DİLİ ARASINDAKİ FARKLAR

1.    Yazı dili yazım kurallarına, konuşma dili söyleyiş kolaylığına önem verir.

2.     Konuşma dilinde cümleler genellikle kısadır, yazı dilinde uzun cümleler vardır.

3.    Yazı dilinde cümleler kurallıdır. Yüklem sonda bulunur. Konuşma dilinde ise devrik ve eksiltili cümleler çoğunluktadır.

4.    Bir ülkenin çeşitli konuşma dilleri ve ağızları bulunmasına karşılık yazı dili tektir. O ülkede yaşayan insanlar okuyup yazarken bu ortak dili kullanır.

5.    Yazı dilindeki alfabe sistemi bütün sesleri göstermeye yetmez. Bu yüzden konuşma dilinde bazı seslerin farklı seslendirildiği görülür.

6.    Yazı dilinde anlamı kolayca ifade etmeye yarayan noktalama ve imla kurallarının yerini konuşma dilinde vurgu, tonlama, duraklama gibi özellikler alır. Bu özellikleri kazandıran diksiyon sanatıdır.

 

TÜRKÇEYİ DOĞRU, GÜZEL VE TEKİLİ KULLANMAK

a-)Türkçede yaygın olarak yapılan hataların ve Türkçeleri dururken yabancı dillerden sözcükler kullanmanın başlıca sebepleri şunlardır:

b-)Kendi benliğini tanımamak, benliğinden uzaklaşmak,

c-)Alışkanlığı bırakamamak,

d-)Aşağılık duygusu,

e-)Bilgili görünme isteği ve özenti,

f-)Yabancı sözcüklerin Türkçe karşılığını bilmemek ve aramamak,

g-)Türkçelerini beğenmemek,

 

TÜRKÇENİN DOĞRU KULLANIMINA YÖNELİK ÖNERİLER

1.    Türkçenin, özellikle magazin basınının başını çektiği kültür ve dil kirliliğinden kurtarılması ve dilin kurallarına uygun olarak kullanılması amacıyla, toplumu bilinçlendirmek, gerekli yerleri bilgilendirip uyarmak.

2.    Sözlü ve yazılı anlatımda, Türkçe karşılıkları bulunan yabancı sözcüklere yer vermemek (bazı terimler ve mecburi haller dışında)

3.    Özellikle günlük konuşmalarda Türkçenin kendine özgü cümle yapısın korumak için cümle yapısıyla ilgili hatalı kullanımları ve Türkçe dil bilgisi kuralları ile ilgili hataları düzeltmek konusunda bilinçli olmak.


 2. ÜNİTE - NEFES VE SES EĞİTİMİ

DOĞRU NEFES ALMANIN ÖNEMİ

Nefes alma çalışmaları önemli bir bölümünü oluşturur. Günlük konuşmalardan dramatik çalışmalara kadar her alanda kusursuz bir diksiyon için, nefes, gerekli bir biçimde kullanılmalıdır. Doğru nefes almak bazı hastalıkların oluşmasını da engellemektedir.

En doğru nefes alma şekli bebek gibi nefes almadır. Bebeklerin nefes almalarına dikkat ettiğimizde karınlarının nefesle yükselip alçaldığını görürüz. Bu, derin ve yavaş nefes almalarının sonucudur. Zamanla, insanın nefes alma alışkanlığı yürüme sporuyla sağlanabilir. Çünkü yürüme sırasında yanlış nefes almak zordur.

 

 

YANLIŞ-YETERSİZ NEFES ALMAK

 

Ses tellerini titreşime geçiren, sesin tınlamasını gerçekleştiren nefestir, bu nedenle nefes doğru, düzenli kullanılmalıdır. Doğru nefes almak için şu hususlara dikkat edilmelidir:

  •         Gereğinden fazla nefes almamalıdır (Mekanizma rahatsızlanır, göğüs sıkışır ses zorlanır…).
  •         Gereğinden az nefes almak da yanlıştır ( Kişi nefessiz kalır, başladığı cümleyi bitiremez, sesin kuvveti düşer.)
  •         Nefes, ses üretim merkezini harekete geçiren bir güçtür. Üretim merkezi gırtlaktır, doğru alınmayan ve doğru kullanılmayan nefes, merkezi zorlar, yıpratır, üretimin (sesin) kalitesi düşer.

 

NEFESLE BEYİN VE VÜCUT FONKSİYONLARININ İLİŞKİSİ

 

Sağlığımız, kan dolaşımı sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Kan dolaşımı sistemi nefesle beslenir ve temizlenir. Kan, yeterli oksijenden mahrum kaldığında bedenimizdeki toksinler temizlenmez. Üstelik kaslar, oksijensiz kalır. Kanın yeterli oksijen taşıması ve zehirli maddeleri dışarı atması için kullanılan    LENF sistemi bu durumda yavaşlar vücut hantallaşır. Kontrolü güçleşir. Zaman içinde depresif durumlar oluşur.

Beyin hücreleri çalışmak için saf glikoz ve oksijen kullanır. Beyne giden kanda oksijen miktarı azaldığında beyin, glikoz ihtiyaç duyduğu yeterli oksijen ulaşmazsa bu süreç işlemez. Bilgi işlemez., hafızaya kaydolmaz veya yavaş kaydolur. Geç algılama, geç fark etme, çabucak unutma gibi durumlar ortaya çıkar.

 

 

DOĞRU NEFES ALMA TEKNİKLERİ:

 

1.    Doğru nefes alma çalışmaları beş aşamada gerçekleşir. Diyaframı kullanabilmek.

2.    Nefesi diyaframda tutmak

3.    Nefesi tasarruflu kullanmak

4.    Nefes alıştırmaları

5.    Dinleme-rahatlama alıştırmaları

 

SES İLE İLGİLİ ÖZELLİKLER

 

Ses Rengi, Ses Aralığı 

İnsanı diğer birçok canlıdan ayıran en önemli özellik, sesi ve bu sesle yaptığı iletişimdir. Her insanın doğuştan sahip olduğu bir ses frekansı (aralığı) vardır. Bunun içerisinde kullanımı ve sesin karakteristiğini belirleyen renkler bulunmaktadır. Ses aralığı eğitimle genişletilebilir.

 

Ses eğitimi alındıkça sesin rengi belli olur. Sesin bir oturma, şekillenme süresi vardır. Bu süre sonunda sesin rengi netleşir. Her insansın bir konuşma bir de şarkı söyleme şekli vardır. Her şarkı söyleyen ve konuşmacı ses aralığını iyi tanımalı, sesinin rengini bilmelidir.

Güzel etkili konuşma ses çıkışı ile nefesin kullanımı arasında başarılı bir uyumla gerçekleşir. Düzgün bir sesin temel özelliklerinden biri de işitilebilirliği (yüksekliği) dir. 

Sesin İşitilebilirliği (Yüksekliği)

Bir konuşmacının sesini karşısındakine duyurabilmesi, iyi bir konuşmanın başlangıcını oluşturur. Konuşmacının sesi işitilmezse konuşmacı ve dinleyici arasıda iletişim gerçekleşmez. Alçak veya çok yüksek sesle konuşmak, dinleyiciyi tedirgin eder.

Konuşma ortamına göre sesi ayarlamak önemlidir.

Uygun ses, dinleyici kitlesini tamamen kuşatabilen sestir. Konuşmacı aşağıdaki soruları dikkate alarak ses yüksekliğini ayarlamalıdır.

1.    Kaç kişilik bir gruba konuşuluyor?

2.    Solan ne kadar geniş?

3.    Ortamda gürültü yapan var mı?

4.    Ses, gürültü gibi çıkıyor, rahat duyuluyor mu?

 

 

 SES SAĞLIĞI

SES SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN UYULMASI GEREKEN KURALLAR

1.   Boğazınızı kazır tarzda temizlemeyiniz, öksürmeyiniz ve bağırmayınız.

2.    Konuşurken sizin için doğal olan ses perdesini kullanınız.

3.    Sesinizi kullanırken nefesinizi ayarlamayı öğreniniz.

4.    Uzun süreli konuşmayınız.

5.    Gürültülü ortamlarda konuşmayınız.

6.    Sigara ve alkol kullanmayınız.

7.    Bol sıvı alınız.

8.    Bulunduğunuz mekânları nemlendiriniz.

9.  Toplum önünde konuşmadan önce sesinizi ısındırınız.

10.Yeme içme kalitesini ve düzenini sağlayınız.

11.Aşırı sıcak ve soğuk yiyecek ve içeceklerden uzak durunuz.

 

SES SAĞLIĞI

Ses çıkartmamızı sağlayan organlar; akciğerler, gırtlak ve daha yukarıdaki ağız, burun ve yutak boşluklarıdır. Sistemlerin mekanik işlevini ve sistemler arasındaki uyumu etkileyen herhangi bir problem, seste bozulmaya sebep olmaktadır. Sesin gerçek kaynağı olan ses telleri üzerindeki problemler, titreşimi engellemekte ve ses kaynağında değişime yol açmaktadır.

 

 SES KISIKLIĞI VE SEBEPLERİ

Ses kısıklığı, sesin hırıltılı, çatallı, gergin olması, şiddetinin ve inceliğini değişmesi şeklinde tanımlanabilir. Ses kısıklığı, soğuk algınlığı ve diğer üst solunum yolları enfeksiyonu sırasında ya da aşırı bağırmaktan kaynaklanan ses zorlamalarında ortaya çıkar.

Ses değişikliklerinin sebebi gırtlakta yerleşmiş olan ses tellerindeki sorunlardır. Ses telleri nefes alma sırasında açılır, konuşma sırasında kapanır. Ses telleri kadar ne sıkı kapanırsa ve ne kadar inceyse o kadar hızlı titreşir ve ses de o kadar ince olur.

Sigara içilmesi, ses kısıklığının bir diğer sebebidir. Ses kısıklığının daha nadir sebepleri arasında alerji, guatr, sinir sistemi hastalıkları sayılabilir. Kuru, soğuk ortamlar, yetersiz sıvı alımı ve asit içeriği yüksek veya midede asit salgısını artıran gıdalar (kahve, çay şekerli-sütlü yiyecekler, nikotin, narenciye türlü meyveler, alkol, aşırı baharat) aşırı yemek yeme ve tok yatma alışkanlıkları ses orunlarına zemin hazırlamaktadır. Bu özellikleri taşımayan durumlar genel olarak ses hastalığı ya da ses kısıklığı olarak adlandırılmaktadır.

 

SES ORGANLARININ EĞİTİMİ

Ses organlarının eğitimi, diksiyon alt yapısını oluşturur. Gırtlağın ürettiği ses tınlarken konuşma oranları devreye girer ve sese son şeklini verir. Böylece konuşma olayı gerçekleşir. En muhteşem enstrüman olan sesin, ince ayarlarla rengi bulunup kalitesi ortaya çıkarılmaktadır. Bunu için yapılması gerekenler şunlardır:

1.    Sesi Isıtmak: ısınan kas daha esnek, kıvrak, güçlü ve dayanıklı olur. Ses alıştırmaları kası çalıştırır., ısıtır ve ses organları kolay yorulmaz.

 

2.    Sese Teknik Kazandırmak: Gırtlağa enstrüman özelliği kazandırmak için ses alıştırmaları doğru uygulanarak en kolayından en zoruna kadar sürekli yapılmalıdır.

 

3.    Boğumlama Uygulamaları: Kişi hangi dilde konuşursa konuşsun ünlüleri ve ünsüzleri doğru boğumlamasını öğrenmelidir.

 

4.    Sese beğenilen bir özellik kazandırmak için ses organlarını iyi tanımak ve onları iyi kullanabilmek önemlidir. Başta dil olmak üzere dudaklar, dişler, çene ve ağız boşluğu konuşmacının sağlıklı bir konuşmayla denetim altına alabileceği ses organlarıdır.

 


3. ÜNİTE - KONUŞMA TEKNİĞİ

(TÜRKÇENİN SES ÖZELLİKLERİ VE SES OLAYLARI KONUSU)

BOĞUMLAMA VE KUSURLARI

Boğumlama (telaffuz): Kelimelerin doğru ve anlaşılır bir biçimde seslendirilmesidir. Konuşan kişi kelimeleri dudaklarını, dilini çenesini gerektiği kadar oynatarak seslendirmelidir. Eksik ya da yetersiz boğumlama kelimelerin farklı ve yanlış anlaşılmasına yol açar.

 

Boğumlama Kusurlar:

1.    Atlama: Acelecilik ve konuşmaya önem vermeyişten kaynaklanır

2.    Islıklama: “s” ünsüzünün, şiddetini arttırmaktadır ve “r” ünsüzün çıkarılışında havanın dişlerin arasına doğru itilmesinden oluşur. “s” ünsüzünün doğru boğumlanmasına ve “r” nin çıkarılışında havayı itmemeye dikkat ederek bu alışkanlıktan vazgeçebilir.

3.    Pelteklik: Yeterli ses eğitimi almama, konuşmaya özen göstermeme, ya da konuşma organlarındaki kimi bozukluklar nedeniyle seslerin birbirinin yerine çıkarılmasıdır. Bu kusurda dil ucu ile konuşma egemendir. 

   “j” yerine “z”: jilet –zilet; şarj-şarz

   “r” yerine “l”: rapor-lapor: merhem-melhem

“n” yerine “l”: fincan-filcan; menemen-melemen

“v” yerine “y”: övgü-öygü; dövme-döyme

4.    Ekleme: Çeşitli nedenlerle kelimelere yeni ses ve hecelerin eklenmesi şeklindeki konuşma kusurudur. 

   Elektrik-elantirirk, eşofman-eşortman, apartman-apartıman, klip-kılip, gardrop-gardolap

5.    Boğumlama Gecikmesi: Kimi çocuklarda görülebilir. Bunlar fark edildiğinde, çocuklara fark ettirilmeden düzeltme yolları aranmalı, gerekirse uzmanlara başvurulmalıdır. 

   Zeytin-şeytin, araba-ayaba-alaba

6.    Ağır Boğumlama: Kelime içindeki hecelerin uzatılması, cümlelerin söyleyişinin geciktirilmesidir. 

   Evdeeki, zaamir, naasip

7.    Tutukluk: Seslerin, hecelerin, kelimelerin yinelenmesi ve duraklamalar tutukluğun belirtilerindendir kendine güvensizlik, sıkılganlık, karasızlık, heyecan gibi nedenlere bağlanmaktadır. Bu kusuru gidermek için bir metin önce yavaş, sonra hızlı olarak okunmaktadır.

   “Akıl yaşat --- değil baş baştadır. -----Ama --- aklı başa yaş yaş getirir.”

 

8.    Konuşurken Düşünmce Durakları yapılması ve Asalak Sesler çıkarılması: Bazı kişiler, zaman içinde farkında olmadan kazanılan bir alışkanlıkla, kelime ya da cümle aralarında eee, ııı, aaa, ooo gibi sesler çıkarırlar ya da sık sık duraklayarak konuşmanın akışını keserler.

9.    Gevşeklik: Bir boğumlama tembelliğidir. Dişler arasında kurşun kalem sıkıştırarak heceleri anlaşılır bir biçimde söyleme çalışmaları organların boğumlamaya katılmasına yardımcı olur.

 

10.Gığılama: “r” ünsüzünün boğazdan çıkarılmasıdır. Bu özellik Fransız fonetiğinde görülmektedir. Uzun yıllar yurt dışında yaşayan daha sonra yurda dönen kişilerde de gözlenen br boğumlama biçimidir. Alıştırmalarla düzeltilebilir.

11.Kekemelik: İleri aşamadaki bir tutukluktur. Söz söylerken bocalama, çekinme, kaygı izlenimi verebilecek biçimde duraklama, yüzün gerilme, buruşma, kızarma; ağzın, başın elin istem dışı hareketiyle hecelerin tekrarlanması anında ses, hece ve kelimelerin patlamalı ve abartılı biçimde boğumlanmasıdır. Nefes almadaki düzensizlik de kekemeliğe neden olmaktadır.

 

 

DİKSİYON KURALLARINA UYMA

 

 Diksiyon Kuralları

1.    Sesler doğru boğumlanmalıdır.

2.    Hece ve sözcük vurgusuna dikkat edilmelidir.

3.    İşitilebilir bir sesle konuşulmalıdır.

4.    Uzun ve kısa heceler doğru söylenmelidir

5.    Sesi sözcüklerin anlam değerlerine göre kullanmalıdır.

6.    İyi ve doğru tonlama yapılmalıdır.

7.     Beden diline (Jest, mimik ve hareketlere) önem verilmelidir.

8.    Ulama, duraklama yerinde ve doğru yapılmalıdır.


4. ÜNİTE - İFADENİN KUVVETLENDİRİLMESİ

VURGU VE TONLAMA

Notlar:

1.    Düz, yükselen, alçalan, yükselip alçalarak dalgalanan, alçalıp yükselerek dalgalanan ses ve konuşma biçimlerine uygun yerlerde kullanılması önemlidir.

 

2.    Bir şiir, bir yazı bir söz ne denli duygulu ve dokunaklı olursa olsun okuyan kişi sesine o duyguyu, o coşkuyu katamıyorsa kendisi de dinleyenler de tat almaz. Sese sevinç, beğeni, sevgi gibi duygular katılmasıyla okuma ve konuşmalara canlılık kazandırılabilir. Bu canlılığı vurgu ve tonlama sağlar. 

 

3.    Konuşurken yapılacak yanlış vurgu ve tonlama anlam karışıklığına yol açar., konulmadan beklenilen sonuca ulaşılamaz, yanlış anlamaları ancak doğru bir tonlama önler.

 

4.    Eş sesli sözcüklerin anlamı vurguyla belirginleşir. (Denizli’nin denizli bir şehir olmadığını biliyor musunuz?)

 

5.    Doğru tonlamayı yapabilmek için hakim olan duyguyu bilmek şarttır. (Artık sus!-Emir; Artık sus!-Yalvarma)

6.    Sözcüklerdeki bazı hecelerin diğerlerine göre daha baskılı ve şiddetli söylenmesine vurgu denir. Türkçede vurgu genellikle son hecededir.  Vurgu; Söze duygu ve ahenk katmakla konuşmayı tekdüzelikten kurtarır, söze doğru değeri kazandırır, anlatılanın kavranmasını kolaylaştırır. Sesi söyleyişi canlandırır.

 

VURGU VE ÇEŞİTLERİ

 

A. Sözcük Vurgusu:

1.    Tek heceli sözcükler vurgusuzdur (“ En, pek, çok” gibi zarflar hariç).

 

2.    Çok heceli sözcüklerde vurgu genellikle son hecededir. Yer adlarında durum değişebilir.

a. İki heceli yer adlarında vurgu baştadır (İzmir, Konya, Samsun …)

b. Çok heceli yer adlarında başa doğru sürülür; güçlü hecede yerleşir (Ardahan, Çankırı, Tunceli…).

c. Birinci hece bir iki sesli; İkinci hece üç-dört sesli ise ikinci hece vurguyu üzerine çeker (Antalya, Denizli…).

3.    Birkaç zarf, bağlaç ve ünlemde vurgu baştadır (Şimdi, haydi, ancak…)

Not: Cin adları özel yer adları olarak kullanılınca vurgu başa doğru kayar.

   “Kartal büyük bir kuştur. Kartal’dan gelen tren.”

4.    ekler genel olarak sözcük sonundaki vurguyu üzerlerine çeker (Çiçek, çiçekler, çiçeklerimiz, çiçekli.)

5.    Yalnız şular vurguyu üzerine çekmez. Vurgu kendinden önceki hecede kalır.

   a. Olumsuzluk eki: -me, -ma (Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.)

   b. Soru eki: mi (Geldin mi?)

   c. –ce eki küçültme anlamında vurguyu üzerine çeker. (bolca, güzelce…) küçültmeden başka anlam ifade eden –ce eki vurguyu üzerine çekmez (kardeşçe, bence…)

ç. “ile, ise, idi, imiş, iken” sözcükleri ek haline gelince vurguyu üzerine çekmez. Tebeşirle, kardeşiyle, çalışknadı.

d. Ek-fiilin geniş zaman tipinin –im, -sin, -iz, -siniz, -dir ekleri vurguyu üzerine çekmez. (Çocuksun, kardeşiz…)

Not: Ek-fiil olmayan –im vurguyu üzerine çeker. [(Ben) öğretmenim, (benim) öğretmenim]

e. ki ve de bağlacı vurguyu üzerine çekmez. Ayşe de geldi. Bilirsiniz ki…

 

B. Cümle Vurgusu:

Cümlede en anlamlı sözcük vurgu ile belirlenir. Bazı sözcüklerin söyleyiş ve cümledeki görevi bakımından baskılı söylenmesine cümle vurgusu denir.

1.    Sonda bulunmayan yüklemler özel olarak vurgulanır.

 

2.    Cümlede yükleme yakın olan sözcükler daha vurgulu söylenir. Bu nedenle cümlede vurgulanmak istenen öğe yükleme yaklaştırılır. Sözcüklerin sırlarını değiştirmeden de belirtme vurgusu ile cümleye farkı bir anlam kazandırılır.

 

3.    Cümle başında virgülle ayrılan özneler de vurguyu kendi üzerine çeker.

 

 

C. Şiddet (Berkitme) Vurgusu:

1.    Söze daha çok kuvvet vermek, dikkati canlandırmak için kimi sözcüklerin şiddetli söylenmesidir. (İnsafsız benden beş kuruşu esirgedi.).

2.    Şiddet vurgusunun en belirgin olduğu yerler beğenme, gücenme, kızma gibi yerlerdir. Şiddet vurgusu hitaplarda görülebilir. Pekiştirme sıfatları, niteleme sıfatları, asıl sayılar bu vurguya elverişlidir.

D. Dize Vurgusu: Şiirlerde, dizelerde görülen sözcük vurgusuna “dize vurgusu” denir. Dize vurgusuyla şiirdeki anlam belirginleşiri söyleyiş güzelliği ve inceliği artar.

 

TONLAMA

   Tonlama ses titreşimlerinin yükselip alçalmasıdır. Konuşmaya hâkim olan ana nokta, çeşitli ses değişiklikleridir. Heyecan, korku, telaş, öfke gibi durumlarda konuşma hızı artar; sevgi, üzüntü, saygı gibi durumlarda hız azalır. Konuşma anındaki hız; duygulara, kişiliğe, yere ve dinleyicinin niteliğine göre değişimler gösterir. Seslerin çeşitliliği, perdelenmedeki farklılıklar konuşmada ezgiyi sağlayan ve besleyen kaynaktır. Yanlış tonlama, yanlış vurgulamaya dayanır. Her ikisi birden cümlenin doğal ezgisini bozar. Anlam aktarımını engeller, anlatım inceliklerinin ve etkileme gücünü düşürür. Konuşmadan beklenilen sonuç elde edilemez.

 

DURAKLAMA VE ULAMA

Bilgi Notu:

1.    Bir cümle –hele uzunsa- baştan sona ayrı tonda, aynı ritimde okunamaz. Ayrıca sözcükleri okurken onlara canlılık kazandırmak, renk vermek de noktalamaya dikkat etmekle sağlanır. Soluk alma yerleri, duraklar, vurgular ve noktalama işaretleri cümlede bir çeşit bağlantı araçlarıdır. Onlarsız doğru ve iyi bir anlatım düşünülemez.

 

2.    Konuşmayı bozan ve çirkinleştiren sebeplerden biri cümlelerin akıcı olmayışıdır. Türkçenin konuşma dilindeki önemli kurallarından biri olan ulamayı bilmemek konuşmayı, okumayı olumsuz etkiler.

 

3.    Ulama bir sözcüğün sonundaki ünsüz harfin bir sonraki sözcüğün başında bulunan ünlü harfe bağlanıp birlikte söylenmesidir. Ulama söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile yapılan konuşmalar ve seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve düzenlidir.

Ulamanın Yapıldığı Yerler:

1.    Sessiz harfle biten bir sözcüğün son harfi, sesli harfle başlayan yanındaki sözcüğün ilk harfiyle birleşir. 

   Kitap (Kitap aldı.)      Kita baldı.

2.    asıllarında sonu “b, c, d, g” ile biten sözcükler eksiz kullandıklarında “p, ç, t, k” ile söylenir. Yazı dilinde sonlarına ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında yumuşak konumlarına döner. Yazı dilinde sert olan harf ulamayla yumuşar.

   Yemekhane-yemekane   Erik hoşafı-erikoşafı

3.    Türkçede sözcük sonundaki “k” ünsüzü, “h” ünsüzü ile başlayan bir sözcük ile yan yana geldiğinde “h” ünsüzü düşer, iki sözcük birbirine bağlanır. 

   Koşuştururken okulu unuttu (Konuşma ve yazı dilinde aynıdır.)

4.    Eğer sözcükler arasında durak olursa kurala uygun olsa da ulama yapılmaz. Ne için-niçin; Ne asıl-nasıl

5.    Bazı durumlarda iki ayrı sözcüğün tek heceli olan ilk sözcüğünde bulunan ünlü düşer ve iki sözcük birleşir.

Bir konuşmanın sıkıcı ve anlaşılmaz olmaktan kurtulması için söz söylemenin doğallığı içerisinde bazı yerlerde nefes alınır. Buna duraklama denir. Özellikle konuşmanın ana fikirleri üzerinde duraklama yapılmalı, bir konuşmanın başarılı olabilmesi için nerelerde, ne kadar duraklama yapılması gerektiği bilinmelidir.

Bir konuşmacının duraklama yapacağı yerler şunlardır:

1.    Konuşmaya noktalama işaretleri getirebilmek için: Noktalama işaretleri bulunmayan bir yazı okuyucuyu şaşırtır, sinirlendirir, sıkıntıya düşürür, duraklamasız bir konuşma da aynı tepkiyi doğurur.

 

2.    Nefes alıp verişleri kontrol etmek için: Konuşmacı ve dinleyiciyi rahatlatır.

 

3.    Dinleyicilerin sessizliğini sağlamak için: Konuşmaya başlamadan önce dinleyicinin ilgisini çekmek için çalışılır.

4.    Ana noktaları vurgulamak için: Konuşmanın belirli bölümlerinde yapılan duraklama dinleyicinin özellikle anlaması gereken noktaları ifade eder.

5.    Konuşmanın sona erdirildiğini hissettirmek için: Konuşmanın sonuna gelmeden önce bir adım öne, kürsü arkasında ise kürsü önüne geçmek dinleyicinin dikkatini konuşmacı üzerine çekecek bitiş cümlelerinin belirli yerlerinde duraklama konuşmanın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.  Duraklamalar düşünce ve duyguları en derin anlamlarıyla anlatmaya yarar. Bunun için büyük hatipler konuşmalarına güç katmak için duraklamaya özen gösterir.

Doğru Duraklama İçin Öneriler 

Yavaş yavaş okuyun. Okumak için epeyce zaman ayırınız. Noktalamaların işaret ettikleri yerlerde duraklayın, her virgüle dikkat ediniz. Büyük harfle başlayan her yerde duraklayın. Okuduklarınızı iyi anlayamadığınız zaman da duraklayınız.


5. ÜNİTE - HİTABETE GİRİŞ

 

Hitabet Sanatı:

 

Bir fikri, bir davayı dinleyicilere benimsetmek, onları bu fikre, davaya inandırmak için söz söyleme sanatına hitabet denir. Bu işi yapan kişiye “hatip”, söylenene “hitabe, nutuk, söylev” denir.

Topluluk önünde etkileyici ve güzel konuşma sanatı olan hitabet, insanları ikna etmenin en etkili yoludur.

 

HİTABETİN ÖNEMİ

Hitabet, geniş halk topluluklarını çeşitli konularda aydınlatmakta, siyesi terbiyeyi yükseltmekte ve insanları olumlu yollara götürmekte kullanılan bir araçtır. Güzel söylenmiş nutuklar insanlar üzerinde büyük etki uyandırır. Sönmüş heyecanları diriltir. Kaybedilmiş davaları kazandırır. Mağlup olmuş orduları zafere ulaştırır. Halk topluluğuna idealler telkin eder.

HİTABETİN ÖZELLİKLERİ

1.    Beli düşünceleri topluluğa dinletmek ve dinleyenleri inandırmak amacı taşır.

2.    Konuşma inandırıcı, etkileyici ve coşturucu olmalıdır.

3.    Kelimelerin ve cümlenin anlamı kadar konuşma sırasında vurgu, tonlama, mimik ve jestler önemlidir

4.    Yetenek kadar eğitim de gereklidir. Düşüncelerini tam ve doğru olarak ifade edemeyen “hatipler” söz söylemede yetenekli de olsa başarılı olamaz.

 HİTABET ÇEŞİTLERİ

Hitabetler, konusuna ve söylenme yerine göre şöyle sınıflandırılır:

1.    Siyasi Hitabet: Siyaset konusunda söylenir. Genellikle millet meclislerinde, siyasi parti toplantılarında, mitinglerde, diplomatik toplantılarda söylenen konuşmalar bu gruba girer. İç ya da dış politikayı ilgilendiren konuşmalardır. Örn. Seçim konuşmaları,

2.    Askeri Hitabet: Komutanların askerlerini cesaretlendirmek için söyledikleri nutuklardır. Vatan savunmasının gerekli olduğu durumlarda bu kutsal vazife için askeri teşvik ve manen kuvvetlendirmek amacıyla yapılır. Cümleler kısa, yiğitçe, en cahil neferin bile kolay anlayacağı tarzda açık, kesin olmalıdır. Örn: Atatürk’ün “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”,; Sulatan Alparslan’ın Malazgirt’de “Kim malını ve karısını seviyorsa geri dönsün! Kim namusunu, şerefini, vatanını seviyorsa arkamdan gelsin… Ölürsem beyaz elbisem kefenim olsun…” gibi konuşmaları

3.    Hukuki Hitabet: Mahkemelerde yapılan savunmalar, savcıların iddianameleri yani hukuk konusunda yapılan konuşmalardır. Örn: Sokrates’in mahkemedeki savunması,

4.    Dini Hitabet: Amacı halka dini bilgi ve eğitim vermek, dini heyecan ve hisleri kuvvetlendirmek, onları manen yükseltmektir. Bu tarz hitabetlerde anlaşılır bir dil kullanılır. Örn: Peygamberimizin “Veda Hutbesi”,  mübarek günlerde yapılan dini konuşmalar gibi

5.    Akademik (Bilimsel) Hitabet: Akademilerde, bilimsel toplantılarda söylenir. Amacı, araştırılan bir konu hakkında aydın bir topluluğa o konu ile ilgili kimselere bilgi vermektir. Heyecanlandırma amacı gütmez. İfade açık, anlaşılır, kesin ve mantıklı olmalıdır.

 

ETKİLİ BİR KONUŞMANIN ÖZELLİKLERİ

1.    Konuşmada doğrudan bir söyleyiş biçimi seçilmelidir.

2.    Konuşmada doğrudanlık genellikle kişi zamirleri kullanmakla sağlanır. (ben, biz, siz, bana, sana, size gibi)

3.    Kişi zamirlerinin kullanılması konuşmayı resmilikten kurtarır, ona bir söyleşi havası katar.

4.    Konuşmalarda cümleler kısa tutulmalı, uygun deyimler, küçük hikaye, şiirlerden yararlanılmalıdır.

5.    Kelimeleri seçerken dinleyicilerin durumu, konunun özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.

6.    Konuşulacak konu iyice araştırılmalı, üzerinde iyice düşünülmelidir. Gelişigüzel ve tekdüze konuşmalar dinleyiciyi sıkar.

7.    Konuşurken dile dolanan “efendim, efendime söyleyeyim, uzatmayalım, yani, anlatabildim mi, gibi sözler dinleyeni rahatsız eder.

8.    Bazı kimseler tarafından söylenen “tamam mı, tamam, oldu, boş ver, şey, işte, hım, hı, e…” gibi ağız alışkanlığı kazandırabileceği için söylenmemelidir.

9.    Net olmayan, hızlı konuşmalar dinleyiciyi sıkar ve dinleyici algılama problemi yaşar ve konuşma amacına ulaşamaz.

 

 

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi