Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

KARACAOĞLAN HAYATI ve ŞİİRLERİ

KARACAOĞLAN

Ünlü saz şairi.

Türk halk (âşık) edebiyatının yetiştirdiği en önemli isimlerdendir. Halk şairleri ara­sında hakkında en çok araştırma ve yayın yapılmasına rağmen doğum tarihi bilinmemekte, yaşadığı dönem yüzyıl olarak bile tahmin edilememekte, ihtimaller, XV. yüzyıl sonları ile XVIII. yüzyıl başları ara­sında iki yüzyıldan fazla bir zamanı içine almaktadır. Latîfî'nin 1546'da tamamla­nan Tezkire'sinde bir manzum parçaya (s. 83), III. Murad devrindeki bir düğünü (1582) tasvir eden Surnâme-i Hümâ­yundaki ibarelere (TSMK, Hazine, nr. 1344, vr. 54; Tecer, 1/10 1954), s. 8-9), Âlî Mustafa Efendi'nin XVI. yüzyıl sonların­da yazdığı Mevâidü'n nefâis fi kavâidi'l-mecâlis’inde zikrettiklerine göre (bk. bibi.) XVI. yüzyıl, hatta belki de XV. yüz­yılın sonlarında yaşadığının ileri sürülme­sine karşılık Karacaoğlan'a ait şiirlerin en eski örneklerine XVII. yüzyıl cönklerinde rastlandığını, bu şiirlerde geçen olay ve kişilerin XVII. yüzyıla ait olduğu, şiirleri­nin dilinin de bu dönemin özelliklerini ta­şıdığı sanılarak şairin yaşadığı dönemin XVII. yüzyıldan daha önce olamayacağı görüşü benimsenmiştir. Daha yakın yıl­lara ait yayınlarda ise ortaya konan delil­lerin telif edilerek şiirlerde bahsedilen olay ve kişilerin XVII. yüzyılda bulunabile­ceği kadar XVIII. yüzyılda da olabileceği, başka ipuçları da dikkate alınarak Karacaoğlan adında belki birden fazla (Başgöz'e göre beş) şairin yaşamış olabileceği ileri sürülmüştür (ayrıntılı bilgi için bk. Karaer, s. 4-28; Başgöz, s. 47-81).

Şiirlerindeki yer adları oldukça geniş bir coğrafyayı kapsayan Karacaoğlan'ın doğ­duğu ve yaşadığı yer de kesin olarak belli değildir. Araştırmacıların büyük çoğun­luğu Toroslar ve Güney Anadolu'da, özel­likle Maraş-Antep dolaylarında yaşadığı­nı belirtmekle beraber Kırşehirli (Ergun, s. 3), Kilis, Rumeli (Elçin, s. 301-303) ve Belgratlı (Radloff, s. 297) olduğunu söyle­yenler de vardır (Karaer, s. 12-14). Kara­caoğlan'ın memleketi hakkında yapılan son ve ciddi bir araştırmada ise şairin Maraş yöresinden olabileceği ileri sürülmüş­tür (Emirmahmudoğlu, sy. 346 11978], s. 8325-8329). Karacaoğlan'ın nerede öldü­ğü ve mezarının nerede olduğu da belli değildir. Mezarının bulunduğu yerler ara­sında Mersin, Adana. Maraş ve Erzurum zikredilmekle beraber bunların hiçbirinin kesin olduğu söylenemez (Karaer, s, 38-40).

Karacaoğlan'ın hayatı hakkındaki şüp­heler şiirleri için de geçerlidir. Her saz şa­iri gibi onun şiirlerini de söylendiği ilk şe­killeriyle tesbit etmek mümkün olmamış­tır. Yaygın bir şöhrete sahip olduğu bili­nen Karacaoğlan'a kendisinin olmayan birçok şiirin mal edilmiş olması muhte­meldir. XIX. yüzyılda biri Yozgat'ta, diğe­ri Güney Anadolu'da Küçük Karacaoğlan adıyla anılan iki adaşı da bulunan Kara­caoğlan'ın 500 civarında şiiri olduğu tah­min edilmektedir. Ancak bunların pek ço­ğunda birbirine benzer dörtlük ve mısralara rastlanması, bir kısmının Karaca­oğlan'a ait olmadığını veya birbirinin var­yantı olabileceğini düşündürmektedir. Ona ait olduğu kabul edilen şiirlerdeki hâkim özellik şairin dış dünyayı, bilhassa sevgilisinin güzelliğini büyük bir samimi­yetle dile getirmesidir. Âşık edebiyatının en belirgin özelliklerinden biri sayılan irticâli söyleyiş yeteneği ve samimiyet Karacaoğlan'da pek çok halk şairinin ulaşa­madığı bir seviyededir. Buna dilinin sade­liği, mahallî ve çarpıcı unsurları usta­ca kullanması da eklenince Karacaoğlan şiirinin gerçek çehresi belirlenmiş olur. Şiirlerinde maddî hazları ve güzellere düş­künlüğünü pervasızca dile getirmesi Ne­dim'i hatırlatmaktadır. Dinî motiflere çok az yer veren Karacaoğlan'da tasavvuf dü­şüncesi hemen hemen hiç yoktur. Bu du­rum eserlerinin "lâdinî" bir nitelik taşı­dığını göstermekle beraber onun dine ve dinî unsurlara karşı saygısız yahut inanç­sız olduğu anlamına gelmez. Molla Hün­kâr diye adlandırdığı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'den ve Hacı Bektâş-ı Velî'den bah­setmesi de şairin Mevlevî veya Bektaşî olduğunu göstermez. Ayrıca Hatâî'ye ait bir manzumenin Karacaoğlan'a maledilip Pîr Sultan Abdal'a nazîre söylediği ile­ri sürülerek onu Hurûfî ve kızılbaş kabul etmek de gerçekleri yansıtmamaktadır (Köprülü, s. 321-322).

Lirik, didaktik ve pastoral olmak üzere üç grupta toplanabilecek olan Karacaoğ­lan'ın şiirlerinde aşk, ayrılık, gurbet, tabi­at, yoksulluk, zamandan şikâyet gibi ko­nuların yanında ölümden de bahsedil­mekle beraber tasavvuf! yönü ağır basan halk şairlerinde olduğu gibi ölüm bir kur­tuluş değildir. Karacaoğlan için aslolan bu dünyadaki ömrünü arzuları ve hazları doğrultusunda geçirmektir. Bundan do­layı o bir hayal şairi değil bir duygu şairi­dir. Duygularını aynen dile getirmek onun en önemli özelliklerinden biridir.

Karacaoğlan'ın şiirlerindeki dil ve söy­leyiş güzelliği Türk halk şairlerinin pek ço­ğuna öncülük etmiş, ancak bu güzelliğe az sayıda şair ulaşabilmiştir. Şiirlerinde yer yer görülen ve edebiyat tarihçileri ta­rafından eleştirilen şekil hatalarını ise şaire değil hemen bütün halk şairlerinde görüldüğü gibi bunların zamanla ağızdan ağza nakledilirken değişmesine, tesbit edilirken ortaya çıkan müstensih hatala­rına bağlamak daha isabetli olur. Başta koşma olmak üzere türkü, semai, varsağı ve destan nazım şekillerini kullanan Ka­racaoğlan şiirlerinin tamamını 4 + 4 + 3 yahut 6 + 5 = 11'li veya 4 + 4 = 8'li hece kalıbıyla yazmıştır. Yine diğer halk şairle­ri gibi bir şiirde değişik duraklı aynı hece kalıbını kullanmak Karacaoğlan'ın nazmındaki yaygın şekil kusurlarından biri­dir. Daha çok yarım kafiye kullanması, aralarında küçük farklar bulunan mısra ve dörtlükleri değişik şiirlerde tekrar et­mesi şairin diğer bir kusuru olarak görün­mektedir. Şiirlerinde yer yer Arapça ve Farsça kelimelere rastlanmakla beraber şiirlerini günümüzde de kolayca anlaşılan sade bir Türkçe ile yazmıştır.

Halk şiirinde başlı başına bir ekol olan Karacaoğlan XVII. yüzyıl şairlerinden Âşık Ömer, Kayıkçı Kul Mustafa ve Gevheri, da­ha sonraki yüzyıllarda Dadaloğlu, Ruhsatî, Dertli, Bayburtlu Zihnî ve Seyrânî baş­ta olmak üzere pek çok şairi etkilemiş ve bu şairler tarafından taklit edilmiştir. Da­ha yakın devirde ise Rıza Tevfik Bölükbaşı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip Fazıl Kısakürek ve Cahit Külebi'nin bazı şiirlerinde Karacaoğlan'ın etkisi görülür.

Karacaoğlan ve şiirleri üzerinde ilk ciddi çalışmayı Sadettin Nüzhet Ergun Halk Şâirleri: Karacaoğlan adlı eseriyle yap­mıştır (Konya 1927). Bu çalışmada Kara­caoğlan'ın 273 şiirini yayımlayan Sadet­tin Nüzhet, daha sonra Karacaoğlan: Hayatı ve Şiirleri adıyla bu eserin ge­nişletilmiş baskılarını yapmıştır (18. bs., İstanbul 1963). Karacaoğlan ve şiirleri üzerinde çalışan, tematik inceleme ve tahlilde bulunan, şiirlerinden değişik ha­cimlerde derleme ve seçme yapan pek çok araştırmacı arasında (bk. Sefercioğlu, bibi.) önemlileri M. Fuad Köprülü, Ca­hit Öztelli, M. Necati Karaer ve Müjgân Cunbur'dur.

Şiirlerinin önemli bir kısmı günümüzde halk türküsü olarak okunan ve efsane­lere de konu olan Karacaoğlan (Yaşar Ke­mal, s. 114-198) yakın dönemlerde halk için yazılmış romanların kahramanı ola­rak yer almıştır (Selâmı Münir Yurdatap, Karacaoğlan ile Karacakız, İstanbul 1939; Râsih Yukay, Karacaoğlan ile Benli Kız, İs­tanbul 1943; Muharrem Zeki Korgunal.

Nuri ALBAYRAK, DİA, cilt, 24

SON EKLENENLER

Üye Girişi