Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

OLMAK İSTEDİĞİM İLK MESLEĞİN SAHİBİNE - F.A.


Sabahları sınıfa ilk girdiğinizde “Günaydın yavrularım” olurdu ilk sözünüz. Size daha gür bir sesle günaydın diyebilmek için arkadaşlarımla yarıştığımı hatırlıyorum. Hem de kaç defa.

Önce yoklamayı alır, kimin gelmediğini kontrol eder, sınıftan biri eksik olsa nedenini sorar, bilenlerden öğrenmeye çalışırdınız. Çünkü o sizin, sizin tabirinizle yavrunuzdu. Çünkü yavrusu için bir anne ya da baba endişelenir, ondaki bu sıkıntı geçene kadar bu endişesi tam anlamıyla geçmezdi. Ama sınıf tamsa o sevgi dolu yüzünüz güler, sanki tüm sevginizle kucaklardınız tüm sınıfı. Ve biz o gün gülmenin ne demek olduğunu öğrenmiştik. Sonra sandalyenizden kalkar, şöyle bir süzerdiniz sınıfı. Bize bakar, küçük bir espriyle sabah mahmurluğumuzu üzerimizden atmamıza yardımcı olurdunuz. Ve her zamanki gibi biz, bizi dünden daha güzel bir günün beklediğini anlardık. Kısa bir muhabbetten sonra dersinize başlar, vakit kaybetmek istemezdiniz. Çünkü zaman sizin en kıymetli hazinenizdi. Hep öyle der, zamanın asla geri gelmeyecek şeylerin başında geldiğini söylerdiniz. Ve biz zamanın kıymetli olduğunu da sizden öğrendik.

“Bir sürü arkadaşı olabilir insanın ama mutlaka bir dostu olmalı insanın.” derdiniz. Biz de bizim de bir dostumuz olması gerektiğini anlamıştık. Daha sonra kimseye söyleyemeyeceğim bir sıkıntım olduğunda bunu sadece sizinle paylaşmıştım. O zaman aslında sizin de benim bir dostum olduğunuzu anladım. Ama daha sonra sadece benim değil tüm sınıfında dostu olmuştunuz. Ve biz tüm sınıf olarak sizin –yani bir öğretmenin de-dost olabileceğini anlamıştık.

Sonra mutlaka bir kitap olurdu yanınızda. Bu kitaplar şöyle böyle değil hani. Ya yeni çıkanların ya da kimsenin keşfetmediklerinin en iyisi. Onu elinizde alır, şöyle bir gösterirdiniz sınıfa.”Reklam yapılmaz ama ben reklam yapıyorum” derdiniz.”Bu kitabı mutlaka okuyun, okumalısınız.”Okumamız için bütün güzelliklerini, özelliklerini sayardınız getirdiğiniz kitabın. Daha sonra bizim okuduklarımızı sorar, herkes kitap okuyorsa sevinciniz yüzünüzden okunurdu. Ama okuduğumuz kitapları da yorumlamadan geçemezdiniz. Genellikle kitaplar hakkında şöyle bir yorum yapardınız.”Önünüze konan iki tabaktan birinde tatlı diğerinde acı sandığınız bir şeyler var. Tatlısını yiyor yemeye doyamıyorsunuz. Fakat diğerine dokunmuyorsunuz bile.”derdiniz. Oysa bize öğüdünüz tatlı olan değil de diğeri olurdu.

F.A.

SON EKLENENLER

Üye Girişi