Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

GÜNAYDIN GECE- N.ÜNAL

Gözlerime perde perde çökerken cehaletin hükmü, kulaklarım çoktan kapanmışken yeni haykırışlara, felç olmuş yürüyemiyorken aydınlığa, bir ışık beliriveriyor tam da başucumda...

Bir kelime öğreniyorum önce, aslında koskocaman bir hayat başlıyor bu kelimeyle birlikte... Birdenbire çıkıveriyor dudaklarımın arasından "öğretmenim!" diyorum ve başlıyor işte... Yüreğim kıpır kıpır, bastırmazsam elimle sanki zorla çıkıverecek yerinden. Olur, mu acaba? Sorsam öğretmenime güler mi bana? İlk günün heyecanıydı beni tedirgin yapan, oysa ben gözlerimdeki mili aldırmak, karanlığa doğru bağırmak ve aydınlığa doğru yürümek istiyordum... Ben puslu camı silmek istiyordum yüreklerden...

Sokaklarda başlamıştı bizim maceramız top peşinde koşarken, sonbaharda ağaçtan düşen kuru bir yaprak gibiydik, meğer yeniden yeşermek için düşmüşüz bu sıralara ve yeşertmek için gelmiş bir öğretmen kara tahtanın başına... Şefkatli elleriyle öğretecekti doğru ile yanlış arasındaki o çizgiyi, gülen yüzüyle karşılayacaktı her sabah bizi... Biz onun sayısız çocuklarıydık, yeşerteceği fidanlar olacaktık... Sevgiyle yeşerecektik, çünkü sevgiyi açılmayacak sanılan, üzerine kilit vurulan tüm kapıların anahtarı diye öğrenecektik... Biz geceye günaydın diyecektik kara tahta başındaki öğretmenle... "Günaydın!" diyecektik...

Kara tahta başındaki bir öğretmen dikti irili ufaklı fidanları sıcacık yüreklere, sevgiyle suladı yeşerdiler, bilgisiyle besledi büyüdüler. Kara tahta başındaki bir öğretmen aşıladı en temiz duyguları tomurcuklanıp çiçek açtılar... Ana oldu baba oldu boynu bükük çocuklara, dertlerimizi dinledi ilaç oldu yaralarımıza. Doyasıya kahkahalarımız oldu, doyasıya ağlayışlarımız. Fakat bir tek sözcük mutlu etti onu her seferinde "Öğretmenim"... Titredi üzerimize kışın soğuğuna da, yazın kavurucu sıcağına karşı da korudu bizi. En çok da cehaletin rüzgârına karşı korudu. Günaydın gece dedi günaydın...

Omzundaki yük çok ağırdı. O kadar hassastı ki o yük ne oflamaya gelirdi, ne de öylece taşınmaya. Zordu iş, bir o kadarda yorucu. Omuzlarında kocaman bir gelecek vardı kara tahta başındaki o öğretmenin. Koskocaman bir gelecek. Emekleri vardı omuzlarının üstünde kendi umutları vardı. Saçlarına aklar düştüğünde titrek ellerinin üzerine değen dudaklar mutlu edecekti onu, sayısız çocukları olacaktı kara tahta başındaki o öğretmenin. Ve tek bir sözcük mutlu edecekti onu "Öğretmenim"...

Koskocaman bir hayat, koskoca gelecekler için seferber edilecekti. En doğuda da en batıda da onun götürdüğü ışık yanacaktı sonsuza kadar. İlk emri söyleyeceklerdi aslında "Oku" diyeceklerdi. Oku... Kara tahta başında bir öğretmen son nefesini verirken yeşermiş ağaçlar gördüğünde mutlu olacaktı. Körü körüne değil, aydınlık bir gelecek içindi her şey. Aydınlık bir gelecek...


Ve sadece tek bir sözcük mutlu edecekti onu "öğretmenim"...

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi